Foruma hoş geldin, Ziyaretçi

Forum içeriğine ve tüm hizmetlerimize erişim sağlamak için foruma kayıt olmalı ya da giriş yapmalısınız. Foruma üye olmak tamamen ücretsizdir.

Olumlu Görüşme Bu Kadın Egzotik bir Meyve!

Bilgin agah Çevrimdışı
28 Ara 2020
814
600
44
Cinsiyetiniz nedir?
Bay
Bu kullanıcıyla anlaşma yapmak istiyorsanız, engellendiğini lütfen unutmayın.


Bir zarfı açmak kadar kalbi titreten ne olabilir?

Zarf, mahremiyettir mahrem olmasa da satırlar. Bir köşeye çekilinir, yalnız okunur mektuplar.

Ben de...

Boğaza nazır odamda köşeme çekilmiş, gizemli zarfı açmayı, içindeki mektubu okumayı, kurduğum hayali sobelemeyi bekliyordum.

Davetkar hayaliyle hayallerimde kendisini bulduran, buldukça da beni un ufak parçalara savuran buğulu bakışların göz bebeklerime bir şarjör bakış boşaltması çok uzun sürmedi.

Dokunduğu her yaprağı kızartan, bir erkeği en derinden vuran sonbahar kadını Star Eylül, karşımdaydı.

Görsel ipuçları, "saygınlık ayarları" veriyordu havsalama...

Her biri Eros'un cephanesine benzeyen uzun kirpikleri, günah kadar çekici dudakları, aşk ve güzelliğin tanrıçası afet-i mahpeyker'in (Afrodit) vücut bulmuş haliydi kendisi.

Uzak doğu ırkının egzotik çekik gözlerinin, Avrupa ırkının güzelliğinin, Latin ırkının dişiliğinin mükemmel şekilde harmonize olduğu bir kadın olan Star Eylül, hayatının büyük bölümünü Londra ve New York'ta geçirmiş ve her milletten kadın tanımış benim gibi bir müşkülpesent'i dahi ziyadesiyle etkilemişti.

Soyunarak seksi olmayı rafa kaldırmış bir kadındı, Star Eylül.

Adımlarıyla fiziğinde öyle hoş bir ahenk vardı ki; kusursuz kıvrımlarının dalgalandırdığı diri vücudu, arzunun parlayan çekimiyle beni kucaklıyor; ince belini saran elbisesinin ifşa ettiği dik, yuvarlak, yer çekimine meydan okuyan kalçaları ve dolgun göğüsleriyle "gönül çeken" kadınlığın ihtişamını estiriyordu odamızda.

Düşüncesiz bir önyargıya tünerek, sehpaya birçok kadın gibi çantasından birkaç telefon ve sigara paketini çıkarmasını beklemek en büyük yanılgım olmuştu.

Ezberleri bozmuş, üç şey koymuştu sehpaya!

Asalet, zarafet ve zeka.

Vücudundan yayılan afrodizyakla birleşen zarafetinin oluşturduğu enerji, göz kamaştırıcıydı. Asaletiyle beni hemen kavramış, bedenimi sıvazlayan bakışlarıyla kendi oyununun içine kolayca çekmişti.

Şehvetin aynasında kutsal masalımızı aramadan önce dudaklarımız, İngilizlerin "Sherry" olarak isimlendirdiği, İspanyolların olağanüstü şarabı Xeres'i test etti. Ondan alınan yudumlarla damağınızdaki tüm tatlılığın arkasında Akdeniz'i anımsatan tuzluluk hissini, kendisini sere serpe güneşe sunan Hermitage tepelerinin Syrah'sını açarak giderdik.

Eylül gibiydi, Syrah.

Her zaman güzel, seksi, baştan çıkarıcı; sanki ölümsüz....

Her kadehte, damıttığımız yalnızlığımızı çıkardık mahzenlerimizden. Biraz da meze koyduk süzdüğümüz felsefi söylemlerden...

Ve kurduğumuz kallavi masada şiirin dibine daldık...

Eylül,

Edip, dedi; ben, Nazım...

En nihayetinde Attila'da halleşip "toplumcu gerçekçi" yatağımıza "ikinci yeni" adımlarla yol aldık.

Gecenin büyüsü ten arzusu ile yanan iki susuz ruha öylesine dokunmuştu ki, zevke yenik düşmüştü iki beden.

Ve Eylül, her ne kadar yaprakların döküldüğü ay olsa da... Karşı konulamaz med-cezirler başlatıyordu bu ayda...

Ve her dalgasıyla alıp götürüyordu insanı kendi kumsalına...

Hiçbir kurala sığmayan özgür ruhuyla beni de arsızlığın suç ortağı yapmış, azılı iştahıyla yaptığı striptizle de cinsel obezliğin kumsalına sürüklemişti beni.

Notaların halatlarını çözmüş; esrik, çılgın bir melodiyle, gerçek bir "Nü" olmuştu şehvet tuvalinde. Bir kaleme dönüştürdüğü dudakları ve bir deftere dönüştürdüğü görkemli vücuduyla bana duygularımı yazdırmaya hazırdı.

Artık, nefeslerimiz perdelerin arasından sızan mahcup ay ışığı gibiydi; Rüzgar gibi sormadan dokunuyordu bedenlerimize...

Zaman, dilimizin ve dişlerimizin çatışmasına tanıklık ediyor, attığımız tasdikli imzalarla, dillerimizdeki buzları çözüyorduk dudaklarımızın debisinde.

İki kürek kemiği arasında estetik bir kıvrımla beline uzanan omuriliği ve onu kaplayan pürüzsüz teni iç gıcıklıyor; yuvarlak, heybetli Kalçaları ve görkemli Göğüsleriyle porno yıldızlarına adeta nazire yapıyordu, Eylül.

Nazik boynu bir vampiri cezbedecek kadar güzeldi.

Ve benim;

Dudaklarım ve dişlerimle, o güzel gerdanda, o ihtişamlı göğüslerde ve kalçalarda bırakmak istediğim izler vardı.

Dilimle tenini soyuyor, bir avcı iştahıyla dişliyordum etlerini... Uç veriyordu dolgun göğüsleri avuçlarımda.

Her dil darbesinde vücudu daha da yalvarıyor, bedeni yalvardıkça, sürüngen dilim daha da aşağılara inerek gerinen kasıklarında büyüyor, vajinasının iki dudağında dilek tutuyordu.

Ani bir hareketle üzerime çıkıp nabzının gök gürültüsüyle şevke doğru inleyerek kasıklarıma sarkmış; bedenime akıttığı mukavemet edilemez tutkuyla, sünger gibi emerek gök çekimine maruz bırakmıştı organımı...

Birbirize çarpılıp, birbirimize bölünmek üzere vücutlarımız nihayet yağmur gibi düşmüştü birbirine...

Saçlarından sertçe çekerek kucağıma sabitlediğimde iniltili yükselişi binlerce parçaya ayrılan çığlığa dönüştü. Vahşice esir aldığı dudaklarıyla soluğumu emiyor; ateşinde ısıttığı iniltileri kulağıma iterken, bir yorgan gibi örtülüyordu üzerime.

Görkemli, yuvarlak kalçalarını avuçlarken, ütopyamın posterlerini çakıyordum Eylül'ün duvarlarına..

Sarsılan vücudu güçlü soluklarla zirveye tırmanıyordu. Bir elektrik teli gibi dolanan bacaklarıyla vücudundaki zevk titreşimlerini bedenime iletiyor; kenetlenen dudakları her inleyişi ve yalvarışıyla ağzımın içinde yankılanıyordu.

Zirve tırmanışında odanın duvarlarına şarapnel parçası gibi gönderdiği çığlıklar dakikaları başka renklere dönüştürürken, sırtımda bilediği tırnaklarını olanca gücüyle saplıyordu etime...

Ve....

Derin soluklarla sarsılan muhteşem vücudunu kollarıma teslim edercesine bıraktı. Zevk artçılarını terden ıslanan omzuma başını koyarak yatıştırmaya çalışırken; saç dipleri de kucağımda kıvranırken her yeri gibi sırılsıklam olmuştu...

Egzotik gözlerinin kapakları kapalı, günah gibi çekici dudakları kendinden geçmiş, aralıktı. Narin bel kemiğini okşadığımda irkilerek bir iç çekti. Alt dudağını emerek, hafif dişleyince, beli yay gibi kıvrıldı...

Tadını alabilmek için sızlayan dudaklarını tekrar yaladı ve tekrar dudaklarıma kapandı; ancak bu kez daha yumuşaktı.

Dakikalar önce yaşadığımız sevişmenin bedenlerimize verdiği yeni tepkilerle, dokunduğumuz her santimi tekrar arzuluyorduk..

Sevişmek, piyano çalmak gibidir. Önce kurallara göre çalmayı öğrenmeli sonra kuralları unutup tüm hükümleri hükümsüz kılmalı..

Star Eylül gibi..
--------------------- Sınırsız olmalı!

Finalde, muktedir; yuvarlak, enfes kalçalarlardı.

Eylül,

Bir şeytan yumurtası gibi ateş ateş eritti kalçalarının içinde beni...

Duygularımda büyük izler bıraktı.

Ve gerçekten de..

Hayatın "yeniden başlat" butonuydu kendisi.

Zengin fantezi dünyasında yarattığı orgazmik deneyimlerle libido yaylarını çözdüğü gibi...

.................. Gönül yaylarıma da özgürlüğü bahşediyordu!

Tekrar görüşmek üzere dudaklarını önce kalbine değdirip sonra dudaklarıma iliklediğinde fark ettim ki;

Star Eylül,

İştah kabartan; ancak özünü hiçbir erkeğin tadamadığı, kendi kabuğunu sıyırmış, egzotik bir meyveydi.

Bu asil, zarif, bir o kadar da entelektüel First Lady'i uğurlayıp kapıyı kapatırken...

Kulağıma eğilerek,

Aşık ol, dedi Şeytan.

Aşk acıtır, dedim.

Aşk hayattır, diye fısıldadı kulağıma...

Aşk öldürür, dedim.

Aşk gerçektir, diye haykırdı.

Aşk, yalanın ta kendisidir, diye yanıtladım.

Aşk mutluluktur, mutlu olmaktır, dedi bu kez..

Ve ben,

------------------------- ŞEYTANA UYDUM
.
 
Fingolfin Çevrimdışı
26 Haz 2009
671
791
Cinsiyetiniz nedir?
Hocam bir solukta okudum ve yine her zamanki gibi enfes bir yazı olmuş.
Her ikinizide tebrik ediyorum.

Bu yazınızla bugün muhalif yanım pılı pırtıyı toplayıp gitti.
Kendi kendime mırıldanmadan edemeyeceğim.
Aşk bir zımbırtı diyordum ben.
Daha ağır laflarım vardı ama burası yeri değil.
Duygularla değil akılla idame edilen bir hayatım varsa aşk anlamını yitirmiş bir sözdür üç harfli bir zımbırtı.
Bir tılsım zembereği. Anılar, acılar, aşılar, buhranlar boşalır beyinden kalbe, kalpten beyine.
Ne de olsa kıçı kırık davul bile dengi dengine falan filan.
Bu aşkın garezi bana mı derdim.
Kafa buluyor bu aşk denen hede derdim.
Lazım olunca ortada görünmeyen lazım olmadığında peşimde dolanan.
Ne ideal kadın ne çan eğrisinin kenarı bilmem neremin kenarı.
Aslında bir insan aklıyla algıladıysa herşeyi... ne yaşamaktan ne aşık olmaktan korkmamalı.
Çünkü dünyanın ve yaşamın saçmalığını görmüştür ve yaşamamak veya yaşamak umrunda olmayacaktır.
Hesaplar yapmayacak anı yaşayacaktır artık.
Aşık da olabilir artık. Dünyada her günü mutlu da yaşayabilir.
Madem kan ter içinde yaşamak zorunda olduğumuz dünya bu.
O zaman duygularımız söylesin bize ister bağırsın ister fısıldasın.
Suçu şeytana atarız gider. Zaten tamda bir günah keçisi lazımdı bize.
 
LasTRomaNce Çevrimdışı

LasTRomaNce

Mekânım denizler
13 Ara 2019
1,708
2,239
52
Cinsiyetiniz nedir?
Bay
Bu kullanıcıyla anlaşma yapmak istiyorsanız, engellendiğini lütfen unutmayın.
Eylül romanından bir alıntı olsa gerek,yukarıdaki satırlar..☺️Roman yazdıran kadınlar da varmış demek ki,şiir yazdıranladan başka..
Sevişmenize sağlık🤗
 
HIDIRR Çevrimdışı

HIDIRR

El şeyini görmeyen kendi şeyi en büyük sanırmış
19 Tem 2019
1,052
1,684
Cinsiyetiniz nedir?
Bay
sonunu getiren varmı arkadaşlar. Agah aga belliki bayağı bir döktürmüş. Döktürenin sexiliğine gurban
 
STAR Çevrimdışı

STAR

Forum Destekçisi
26 May 2020
7,916
21,097
Cinsiyetiniz nedir?
Bayan


Bir zarfı açmak kadar kalbi titreten ne olabilir?

Zarf, mahremiyettir mahrem olmasa da satırlar. Bir köşeye çekilinir, yalnız okunur mektuplar.

Ben de...

Boğaza nazır odamda köşeme çekilmiş, gizemli zarfı açmayı, içindeki mektubu okumayı, kurduğum hayali sobelemeyi bekliyordum.

Davetkar hayaliyle hayallerimde kendisini bulduran, buldukça da beni un ufak parçalara savuran buğulu bakışların göz bebeklerime bir şarjör bakış boşaltması çok uzun sürmedi.

Dokunduğu her yaprağı kızartan, bir erkeği en derinden vuran sonbahar kadını Star Eylül, karşımdaydı.

Görsel ipuçları, "saygınlık ayarları" veriyordu havsalama...

Her biri Eros'un cephanesine benzeyen uzun kirpikleri, günah kadar çekici dudakları, aşk ve güzelliğin tanrıçası afet-i mahpeyker'in (Afrodit) vücut bulmuş haliydi kendisi.

Uzak doğu ırkının egzotik çekik gözlerinin, Avrupa ırkının güzelliğinin, Latin ırkının dişiliğinin mükemmel şekilde harmonize olduğu bir kadın olan Star Eylül, hayatının büyük bölümünü Londra ve New York'ta geçirmiş ve her milletten kadın tanımış benim gibi bir müşkülpesent'i dahi ziyadesiyle etkilemişti.

Soyunarak seksi olmayı rafa kaldırmış bir kadındı, Star Eylül.

Adımlarıyla fiziğinde öyle hoş bir ahenk vardı ki; kusursuz kıvrımlarının dalgalandırdığı diri vücudu, arzunun parlayan çekimiyle beni kucaklıyor; ince belini saran elbisesinin ifşa ettiği dik, yuvarlak, yer çekimine meydan okuyan kalçaları ve dolgun göğüsleriyle "gönül çeken" kadınlığın ihtişamını estiriyordu odamızda.

Düşüncesiz bir önyargıya tünerek, sehpaya birçok kadın gibi çantasından birkaç telefon ve sigara paketini çıkarmasını beklemek en büyük yanılgım olmuştu.

Ezberleri bozmuş, üç şey koymuştu sehpaya!

Asalet, zarafet ve zeka.

Vücudundan yayılan afrodizyakla birleşen zarafetinin oluşturduğu enerji, göz kamaştırıcıydı. Asaletiyle beni hemen kavramış, bedenimi sıvazlayan bakışlarıyla kendi oyununun içine kolayca çekmişti.

Şehvetin aynasında kutsal masalımızı aramadan önce dudaklarımız, İngilizlerin "Sherry" olarak isimlendirdiği, İspanyolların olağanüstü şarabı Xeres'i test etti. Ondan alınan yudumlarla damağınızdaki tüm tatlılığın arkasında Akdeniz'i anımsatan tuzluluk hissini, kendisini sere serpe güneşe sunan Hermitage tepelerinin Syrah'sını açarak giderdik.

Eylül gibiydi, Syrah.

Her zaman güzel, seksi, baştan çıkarıcı; sanki ölümsüz....

Her kadehte, damıttığımız yalnızlığımızı çıkardık mahzenlerimizden. Biraz da meze koyduk süzdüğümüz felsefi söylemlerden...

Ve kurduğumuz kallavi masada şiirin dibine daldık...

Eylül,

Edip, dedi; ben, Nazım...

En nihayetinde Attila'da halleşip "toplumcu gerçekçi" yatağımıza "ikinci yeni" adımlarla yol aldık.

Gecenin büyüsü ten arzusu ile yanan iki susuz ruha öylesine dokunmuştu ki, zevke yenik düşmüştü iki beden.

Ve Eylül, her ne kadar yaprakların döküldüğü ay olsa da... Karşı konulamaz med-cezirler başlatıyordu bu ayda...

Ve her dalgasıyla alıp götürüyordu insanı kendi kumsalına...

Hiçbir kurala sığmayan özgür ruhuyla beni de arsızlığın suç ortağı yapmış, azılı iştahıyla yaptığı striptizle de cinsel obezliğin kumsalına sürüklemişti beni.

Notaların halatlarını çözmüş; esrik, çılgın bir melodiyle, gerçek bir "Nü" olmuştu şehvet tuvalinde. Bir kaleme dönüştürdüğü dudakları ve bir deftere dönüştürdüğü görkemli vücuduyla bana duygularımı yazdırmaya hazırdı.

Artık, nefeslerimiz perdelerin arasından sızan mahcup ay ışığı gibiydi; Rüzgar gibi sormadan dokunuyordu bedenlerimize...

Zaman, dilimizin ve dişlerimizin çatışmasına tanıklık ediyor, attığımız tasdikli imzalarla, dillerimizdeki buzları çözüyorduk dudaklarımızın debisinde.

İki kürek kemiği arasında estetik bir kıvrımla beline uzanan omuriliği ve onu kaplayan pürüzsüz teni iç gıcıklıyor; yuvarlak, heybetli Kalçaları ve görkemli Göğüsleriyle porno yıldızlarına adeta nazire yapıyordu, Eylül.

Nazik boynu bir vampiri cezbedecek kadar güzeldi.

Ve benim;

Dudaklarım ve dişlerimle, o güzel gerdanda, o ihtişamlı göğüslerde ve kalçalarda bırakmak istediğim izler vardı.

Dilimle tenini soyuyor, bir avcı iştahıyla dişliyordum etlerini... Uç veriyordu dolgun göğüsleri avuçlarımda.

Her dil darbesinde vücudu daha da yalvarıyor, bedeni yalvardıkça, sürüngen dilim daha da aşağılara inerek gerinen kasıklarında büyüyor, vajinasının iki dudağında dilek tutuyordu.

Ani bir hareketle üzerime çıkıp nabzının gök gürültüsüyle şevke doğru inleyerek kasıklarıma sarkmış; bedenime akıttığı mukavemet edilemez tutkuyla, sünger gibi emerek gök çekimine maruz bırakmıştı organımı...

Birbirize çarpılıp, birbirimize bölünmek üzere vücutlarımız nihayet yağmur gibi düşmüştü birbirine...

Saçlarından sertçe çekerek kucağıma sabitlediğimde iniltili yükselişi binlerce parçaya ayrılan çığlığa dönüştü. Vahşice esir aldığı dudaklarıyla soluğumu emiyor; ateşinde ısıttığı iniltileri kulağıma iterken, bir yorgan gibi örtülüyordu üzerime.

Görkemli, yuvarlak kalçalarını avuçlarken, ütopyamın posterlerini çakıyordum Eylül'ün duvarlarına..

Sarsılan vücudu güçlü soluklarla zirveye tırmanıyordu. Bir elektrik teli gibi dolanan bacaklarıyla vücudundaki zevk titreşimlerini bedenime iletiyor; kenetlenen dudakları her inleyişi ve yalvarışıyla ağzımın içinde yankılanıyordu.

Zirve tırmanışında odanın duvarlarına şarapnel parçası gibi gönderdiği çığlıklar dakikaları başka renklere dönüştürürken, sırtımda bilediği tırnaklarını olanca gücüyle saplıyordu etime...

Ve....

Derin soluklarla sarsılan muhteşem vücudunu kollarıma teslim edercesine bıraktı. Zevk artçılarını terden ıslanan omzuma başını koyarak yatıştırmaya çalışırken; saç dipleri de kucağımda kıvranırken her yeri gibi sırılsıklam olmuştu...

Egzotik gözlerinin kapakları kapalı, günah gibi çekici dudakları kendinden geçmiş, aralıktı. Narin bel kemiğini okşadığımda irkilerek bir iç çekti. Alt dudağını emerek, hafif dişleyince, beli yay gibi kıvrıldı...

Tadını alabilmek için sızlayan dudaklarını tekrar yaladı ve tekrar dudaklarıma kapandı; ancak bu kez daha yumuşaktı.

Dakikalar önce yaşadığımız sevişmenin bedenlerimize verdiği yeni tepkilerle, dokunduğumuz her santimi tekrar arzuluyorduk..

Sevişmek, piyano çalmak gibidir. Önce kurallara göre çalmayı öğrenmeli sonra kuralları unutup tüm hükümleri hükümsüz kılmalı..

Star Eylül gibi..
--------------------- Sınırsız olmalı!

Finalde, muktedir; yuvarlak, enfes kalçalarlardı.

Eylül,

Bir şeytan yumurtası gibi ateş ateş eritti kalçalarının içinde beni...

Duygularımda büyük izler bıraktı.

Ve gerçekten de..

Hayatın "yeniden başlat" butonuydu kendisi.

Zengin fantezi dünyasında yarattığı orgazmik deneyimlerle libido yaylarını çözdüğü gibi...

.................. Gönül yaylarıma da özgürlüğü bahşediyordu!

Tekrar görüşmek üzere dudaklarını önce kalbine değdirip sonra dudaklarıma iliklediğinde fark ettim ki;

Star Eylül,

İştah kabartan; ancak özünü hiçbir erkeğin tadamadığı, kendi kabuğunu sıyırmış, egzotik bir meyveydi.

Bu asil, zarif, bir o kadar da entelektüel First Lady'i uğurlayıp kapıyı kapatırken...

Kulağıma eğilerek,

Aşık ol, dedi Şeytan.

Aşk acıtır, dedim.

Aşk hayattır, diye fısıldadı kulağıma...

Aşk öldürür, dedim.

Aşk gerçektir, diye haykırdı.

Aşk, yalanın ta kendisidir, diye yanıtladım.

Aşk mutluluktur, mutlu olmaktır, dedi bu kez..

Ve ben,

------------------------- ŞEYTANA UYDUM
.
Wow okurken ben kendime bayıldım gercekten cok güzel bir gece idi.. Mukemmel anlatım için teşekkürler herhalde en güzel referans bu
 
HERDİF24 Çevrimdışı

HERDİF24

EN DOĞRU ZAMAN CANIM İSTEDİĞİ ZAMAN
22 Eki 2019
7,976
6,702
Cinsiyetiniz nedir?
Bay
Bu kullanıcıyla anlaşma yapmak istiyorsanız, engellendiğini lütfen unutmayın.
detaylı ve güzel paylaşımınız için teşekürler
 
STAR Çevrimdışı

STAR

Forum Destekçisi
26 May 2020
7,916
21,097
Cinsiyetiniz nedir?
Bayan
Hocam bir solukta okudum ve yine her zamanki gibi enfes bir yazı olmuş.
Her ikinizide tebrik ediyorum.

Bu yazınızla bugün muhalif yanım pılı pırtıyı toplayıp gitti.
Kendi kendime mırıldanmadan edemeyeceğim.
Aşk bir zımbırtı diyordum ben.
Daha ağır laflarım vardı ama burası yeri değil.
Duygularla değil akılla idame edilen bir hayatım varsa aşk anlamını yitirmiş bir sözdür üç harfli bir zımbırtı.
Bir tılsım zembereği. Anılar, acılar, aşılar, buhranlar boşalır beyinden kalbe, kalpten beyine.
Ne de olsa kıçı kırık davul bile dengi dengine falan filan.
Bu aşkın garezi bana mı derdim.
Kafa buluyor bu aşk denen hede derdim.
Lazım olunca ortada görünmeyen lazım olmadığında peşimde dolanan.
Ne ideal kadın ne çan eğrisinin kenarı bilmem neremin kenarı.
Aslında bir insan aklıyla algıladıysa herşeyi... ne yaşamaktan ne aşık olmaktan korkmamalı.
Çünkü dünyanın ve yaşamın saçmalığını görmüştür ve yaşamamak veya yaşamak umrunda olmayacaktır.
Hesaplar yapmayacak anı yaşayacaktır artık.
Aşık da olabilir artık. Dünyada her günü mutlu da yaşayabilir.
Madem kan ter içinde yaşamak zorunda olduğumuz dünya bu.
O zaman duygularımız söylesin bize ister bağırsın ister fısıldasın.
Suçu şeytana atarız gider. Zaten tamda bir günah keçisi lazımdı bize.
Şeytan bu hep suçlu ama en güzel olan da şeytana uyunca alınan zevk değil mi? 😈
 
STAR Çevrimdışı

STAR

Forum Destekçisi
26 May 2020
7,916
21,097
Cinsiyetiniz nedir?
Bayan


Bir zarfı açmak kadar kalbi titreten ne olabilir?

Zarf, mahremiyettir mahrem olmasa da satırlar. Bir köşeye çekilinir, yalnız okunur mektuplar.

Ben de...

Boğaza nazır odamda köşeme çekilmiş, gizemli zarfı açmayı, içindeki mektubu okumayı, kurduğum hayali sobelemeyi bekliyordum.

Davetkar hayaliyle hayallerimde kendisini bulduran, buldukça da beni un ufak parçalara savuran buğulu bakışların göz bebeklerime bir şarjör bakış boşaltması çok uzun sürmedi.

Dokunduğu her yaprağı kızartan, bir erkeği en derinden vuran sonbahar kadını Star Eylül, karşımdaydı.

Görsel ipuçları, "saygınlık ayarları" veriyordu havsalama...

Her biri Eros'un cephanesine benzeyen uzun kirpikleri, günah kadar çekici dudakları, aşk ve güzelliğin tanrıçası afet-i mahpeyker'in (Afrodit) vücut bulmuş haliydi kendisi.

Uzak doğu ırkının egzotik çekik gözlerinin, Avrupa ırkının güzelliğinin, Latin ırkının dişiliğinin mükemmel şekilde harmonize olduğu bir kadın olan Star Eylül, hayatının büyük bölümünü Londra ve New York'ta geçirmiş ve her milletten kadın tanımış benim gibi bir müşkülpesent'i dahi ziyadesiyle etkilemişti.

Soyunarak seksi olmayı rafa kaldırmış bir kadındı, Star Eylül.

Adımlarıyla fiziğinde öyle hoş bir ahenk vardı ki; kusursuz kıvrımlarının dalgalandırdığı diri vücudu, arzunun parlayan çekimiyle beni kucaklıyor; ince belini saran elbisesinin ifşa ettiği dik, yuvarlak, yer çekimine meydan okuyan kalçaları ve dolgun göğüsleriyle "gönül çeken" kadınlığın ihtişamını estiriyordu odamızda.

Düşüncesiz bir önyargıya tünerek, sehpaya birçok kadın gibi çantasından birkaç telefon ve sigara paketini çıkarmasını beklemek en büyük yanılgım olmuştu.

Ezberleri bozmuş, üç şey koymuştu sehpaya!

Asalet, zarafet ve zeka.

Vücudundan yayılan afrodizyakla birleşen zarafetinin oluşturduğu enerji, göz kamaştırıcıydı. Asaletiyle beni hemen kavramış, bedenimi sıvazlayan bakışlarıyla kendi oyununun içine kolayca çekmişti.

Şehvetin aynasında kutsal masalımızı aramadan önce dudaklarımız, İngilizlerin "Sherry" olarak isimlendirdiği, İspanyolların olağanüstü şarabı Xeres'i test etti. Ondan alınan yudumlarla damağınızdaki tüm tatlılığın arkasında Akdeniz'i anımsatan tuzluluk hissini, kendisini sere serpe güneşe sunan Hermitage tepelerinin Syrah'sını açarak giderdik.

Eylül gibiydi, Syrah.

Her zaman güzel, seksi, baştan çıkarıcı; sanki ölümsüz....

Her kadehte, damıttığımız yalnızlığımızı çıkardık mahzenlerimizden. Biraz da meze koyduk süzdüğümüz felsefi söylemlerden...

Ve kurduğumuz kallavi masada şiirin dibine daldık...

Eylül,

Edip, dedi; ben, Nazım...

En nihayetinde Attila'da halleşip "toplumcu gerçekçi" yatağımıza "ikinci yeni" adımlarla yol aldık.

Gecenin büyüsü ten arzusu ile yanan iki susuz ruha öylesine dokunmuştu ki, zevke yenik düşmüştü iki beden.

Ve Eylül, her ne kadar yaprakların döküldüğü ay olsa da... Karşı konulamaz med-cezirler başlatıyordu bu ayda...

Ve her dalgasıyla alıp götürüyordu insanı kendi kumsalına...

Hiçbir kurala sığmayan özgür ruhuyla beni de arsızlığın suç ortağı yapmış, azılı iştahıyla yaptığı striptizle de cinsel obezliğin kumsalına sürüklemişti beni.

Notaların halatlarını çözmüş; esrik, çılgın bir melodiyle, gerçek bir "Nü" olmuştu şehvet tuvalinde. Bir kaleme dönüştürdüğü dudakları ve bir deftere dönüştürdüğü görkemli vücuduyla bana duygularımı yazdırmaya hazırdı.

Artık, nefeslerimiz perdelerin arasından sızan mahcup ay ışığı gibiydi; Rüzgar gibi sormadan dokunuyordu bedenlerimize...

Zaman, dilimizin ve dişlerimizin çatışmasına tanıklık ediyor, attığımız tasdikli imzalarla, dillerimizdeki buzları çözüyorduk dudaklarımızın debisinde.

İki kürek kemiği arasında estetik bir kıvrımla beline uzanan omuriliği ve onu kaplayan pürüzsüz teni iç gıcıklıyor; yuvarlak, heybetli Kalçaları ve görkemli Göğüsleriyle porno yıldızlarına adeta nazire yapıyordu, Eylül.

Nazik boynu bir vampiri cezbedecek kadar güzeldi.

Ve benim;

Dudaklarım ve dişlerimle, o güzel gerdanda, o ihtişamlı göğüslerde ve kalçalarda bırakmak istediğim izler vardı.

Dilimle tenini soyuyor, bir avcı iştahıyla dişliyordum etlerini... Uç veriyordu dolgun göğüsleri avuçlarımda.

Her dil darbesinde vücudu daha da yalvarıyor, bedeni yalvardıkça, sürüngen dilim daha da aşağılara inerek gerinen kasıklarında büyüyor, vajinasının iki dudağında dilek tutuyordu.

Ani bir hareketle üzerime çıkıp nabzının gök gürültüsüyle şevke doğru inleyerek kasıklarıma sarkmış; bedenime akıttığı mukavemet edilemez tutkuyla, sünger gibi emerek gök çekimine maruz bırakmıştı organımı...

Birbirize çarpılıp, birbirimize bölünmek üzere vücutlarımız nihayet yağmur gibi düşmüştü birbirine...

Saçlarından sertçe çekerek kucağıma sabitlediğimde iniltili yükselişi binlerce parçaya ayrılan çığlığa dönüştü. Vahşice esir aldığı dudaklarıyla soluğumu emiyor; ateşinde ısıttığı iniltileri kulağıma iterken, bir yorgan gibi örtülüyordu üzerime.

Görkemli, yuvarlak kalçalarını avuçlarken, ütopyamın posterlerini çakıyordum Eylül'ün duvarlarına..

Sarsılan vücudu güçlü soluklarla zirveye tırmanıyordu. Bir elektrik teli gibi dolanan bacaklarıyla vücudundaki zevk titreşimlerini bedenime iletiyor; kenetlenen dudakları her inleyişi ve yalvarışıyla ağzımın içinde yankılanıyordu.

Zirve tırmanışında odanın duvarlarına şarapnel parçası gibi gönderdiği çığlıklar dakikaları başka renklere dönüştürürken, sırtımda bilediği tırnaklarını olanca gücüyle saplıyordu etime...

Ve....

Derin soluklarla sarsılan muhteşem vücudunu kollarıma teslim edercesine bıraktı. Zevk artçılarını terden ıslanan omzuma başını koyarak yatıştırmaya çalışırken; saç dipleri de kucağımda kıvranırken her yeri gibi sırılsıklam olmuştu...

Egzotik gözlerinin kapakları kapalı, günah gibi çekici dudakları kendinden geçmiş, aralıktı. Narin bel kemiğini okşadığımda irkilerek bir iç çekti. Alt dudağını emerek, hafif dişleyince, beli yay gibi kıvrıldı...

Tadını alabilmek için sızlayan dudaklarını tekrar yaladı ve tekrar dudaklarıma kapandı; ancak bu kez daha yumuşaktı.

Dakikalar önce yaşadığımız sevişmenin bedenlerimize verdiği yeni tepkilerle, dokunduğumuz her santimi tekrar arzuluyorduk..

Sevişmek, piyano çalmak gibidir. Önce kurallara göre çalmayı öğrenmeli sonra kuralları unutup tüm hükümleri hükümsüz kılmalı..

Star Eylül gibi..
--------------------- Sınırsız olmalı!

Finalde, muktedir; yuvarlak, enfes kalçalarlardı.

Eylül,

Bir şeytan yumurtası gibi ateş ateş eritti kalçalarının içinde beni...

Duygularımda büyük izler bıraktı.

Ve gerçekten de..

Hayatın "yeniden başlat" butonuydu kendisi.

Zengin fantezi dünyasında yarattığı orgazmik deneyimlerle libido yaylarını çözdüğü gibi...

.................. Gönül yaylarıma da özgürlüğü bahşediyordu!

Tekrar görüşmek üzere dudaklarını önce kalbine değdirip sonra dudaklarıma iliklediğinde fark ettim ki;

Star Eylül,

İştah kabartan; ancak özünü hiçbir erkeğin tadamadığı, kendi kabuğunu sıyırmış, egzotik bir meyveydi.

Bu asil, zarif, bir o kadar da entelektüel First Lady'i uğurlayıp kapıyı kapatırken...

Kulağıma eğilerek,

Aşık ol, dedi Şeytan.

Aşk acıtır, dedim.

Aşk hayattır, diye fısıldadı kulağıma...

Aşk öldürür, dedim.

Aşk gerçektir, diye haykırdı.

Aşk, yalanın ta kendisidir, diye yanıtladım.

Aşk mutluluktur, mutlu olmaktır, dedi bu kez..

Ve ben,

------------------------- ŞEYTANA UYDUM
.
Bu arada prety women şarkısı için teşekkürler 😽
 
Calibre01 Çevrimdışı
1 Şub 2021
95
151
39
Cinsiyetiniz nedir?
Bay
Yani güçlü kalemlerden, özgün anlatımlardan birçok referans okuduk gördük lâkin, böylesine ilk defa şahit olduk, @STAREYLÜL Hanımefendiyi tanımadan bile insanlarda bir uyanış veya tanıma merakı elbette uyanıyor -kendimden biliyorum- söyleyen Üstad’ı alkışlıyor, söyleteni de tanımak dileğiyle selamlıyorum 👋
 
STAR Çevrimdışı

STAR

Forum Destekçisi
26 May 2020
7,916
21,097
Cinsiyetiniz nedir?
Bayan


Bir zarfı açmak kadar kalbi titreten ne olabilir?

Zarf, mahremiyettir mahrem olmasa da satırlar. Bir köşeye çekilinir, yalnız okunur mektuplar.

Ben de...

Boğaza nazır odamda köşeme çekilmiş, gizemli zarfı açmayı, içindeki mektubu okumayı, kurduğum hayali sobelemeyi bekliyordum.

Davetkar hayaliyle hayallerimde kendisini bulduran, buldukça da beni un ufak parçalara savuran buğulu bakışların göz bebeklerime bir şarjör bakış boşaltması çok uzun sürmedi.

Dokunduğu her yaprağı kızartan, bir erkeği en derinden vuran sonbahar kadını Star Eylül, karşımdaydı.

Görsel ipuçları, "saygınlık ayarları" veriyordu havsalama...

Her biri Eros'un cephanesine benzeyen uzun kirpikleri, günah kadar çekici dudakları, aşk ve güzelliğin tanrıçası afet-i mahpeyker'in (Afrodit) vücut bulmuş haliydi kendisi.

Uzak doğu ırkının egzotik çekik gözlerinin, Avrupa ırkının güzelliğinin, Latin ırkının dişiliğinin mükemmel şekilde harmonize olduğu bir kadın olan Star Eylül, hayatının büyük bölümünü Londra ve New York'ta geçirmiş ve her milletten kadın tanımış benim gibi bir müşkülpesent'i dahi ziyadesiyle etkilemişti.

Soyunarak seksi olmayı rafa kaldırmış bir kadındı, Star Eylül.

Adımlarıyla fiziğinde öyle hoş bir ahenk vardı ki; kusursuz kıvrımlarının dalgalandırdığı diri vücudu, arzunun parlayan çekimiyle beni kucaklıyor; ince belini saran elbisesinin ifşa ettiği dik, yuvarlak, yer çekimine meydan okuyan kalçaları ve dolgun göğüsleriyle "gönül çeken" kadınlığın ihtişamını estiriyordu odamızda.

Düşüncesiz bir önyargıya tünerek, sehpaya birçok kadın gibi çantasından birkaç telefon ve sigara paketini çıkarmasını beklemek en büyük yanılgım olmuştu.

Ezberleri bozmuş, üç şey koymuştu sehpaya!

Asalet, zarafet ve zeka.

Vücudundan yayılan afrodizyakla birleşen zarafetinin oluşturduğu enerji, göz kamaştırıcıydı. Asaletiyle beni hemen kavramış, bedenimi sıvazlayan bakışlarıyla kendi oyununun içine kolayca çekmişti.

Şehvetin aynasında kutsal masalımızı aramadan önce dudaklarımız, İngilizlerin "Sherry" olarak isimlendirdiği, İspanyolların olağanüstü şarabı Xeres'i test etti. Ondan alınan yudumlarla damağınızdaki tüm tatlılığın arkasında Akdeniz'i anımsatan tuzluluk hissini, kendisini sere serpe güneşe sunan Hermitage tepelerinin Syrah'sını açarak giderdik.

Eylül gibiydi, Syrah.

Her zaman güzel, seksi, baştan çıkarıcı; sanki ölümsüz....

Her kadehte, damıttığımız yalnızlığımızı çıkardık mahzenlerimizden. Biraz da meze koyduk süzdüğümüz felsefi söylemlerden...

Ve kurduğumuz kallavi masada şiirin dibine daldık...

Eylül,

Edip, dedi; ben, Nazım...

En nihayetinde Attila'da halleşip "toplumcu gerçekçi" yatağımıza "ikinci yeni" adımlarla yol aldık.

Gecenin büyüsü ten arzusu ile yanan iki susuz ruha öylesine dokunmuştu ki, zevke yenik düşmüştü iki beden.

Ve Eylül, her ne kadar yaprakların döküldüğü ay olsa da... Karşı konulamaz med-cezirler başlatıyordu bu ayda...

Ve her dalgasıyla alıp götürüyordu insanı kendi kumsalına...

Hiçbir kurala sığmayan özgür ruhuyla beni de arsızlığın suç ortağı yapmış, azılı iştahıyla yaptığı striptizle de cinsel obezliğin kumsalına sürüklemişti beni.

Notaların halatlarını çözmüş; esrik, çılgın bir melodiyle, gerçek bir "Nü" olmuştu şehvet tuvalinde. Bir kaleme dönüştürdüğü dudakları ve bir deftere dönüştürdüğü görkemli vücuduyla bana duygularımı yazdırmaya hazırdı.

Artık, nefeslerimiz perdelerin arasından sızan mahcup ay ışığı gibiydi; Rüzgar gibi sormadan dokunuyordu bedenlerimize...

Zaman, dilimizin ve dişlerimizin çatışmasına tanıklık ediyor, attığımız tasdikli imzalarla, dillerimizdeki buzları çözüyorduk dudaklarımızın debisinde.

İki kürek kemiği arasında estetik bir kıvrımla beline uzanan omuriliği ve onu kaplayan pürüzsüz teni iç gıcıklıyor; yuvarlak, heybetli Kalçaları ve görkemli Göğüsleriyle porno yıldızlarına adeta nazire yapıyordu, Eylül.

Nazik boynu bir vampiri cezbedecek kadar güzeldi.

Ve benim;

Dudaklarım ve dişlerimle, o güzel gerdanda, o ihtişamlı göğüslerde ve kalçalarda bırakmak istediğim izler vardı.

Dilimle tenini soyuyor, bir avcı iştahıyla dişliyordum etlerini... Uç veriyordu dolgun göğüsleri avuçlarımda.

Her dil darbesinde vücudu daha da yalvarıyor, bedeni yalvardıkça, sürüngen dilim daha da aşağılara inerek gerinen kasıklarında büyüyor, vajinasının iki dudağında dilek tutuyordu.

Ani bir hareketle üzerime çıkıp nabzının gök gürültüsüyle şevke doğru inleyerek kasıklarıma sarkmış; bedenime akıttığı mukavemet edilemez tutkuyla, sünger gibi emerek gök çekimine maruz bırakmıştı organımı...

Birbirize çarpılıp, birbirimize bölünmek üzere vücutlarımız nihayet yağmur gibi düşmüştü birbirine...

Saçlarından sertçe çekerek kucağıma sabitlediğimde iniltili yükselişi binlerce parçaya ayrılan çığlığa dönüştü. Vahşice esir aldığı dudaklarıyla soluğumu emiyor; ateşinde ısıttığı iniltileri kulağıma iterken, bir yorgan gibi örtülüyordu üzerime.

Görkemli, yuvarlak kalçalarını avuçlarken, ütopyamın posterlerini çakıyordum Eylül'ün duvarlarına..

Sarsılan vücudu güçlü soluklarla zirveye tırmanıyordu. Bir elektrik teli gibi dolanan bacaklarıyla vücudundaki zevk titreşimlerini bedenime iletiyor; kenetlenen dudakları her inleyişi ve yalvarışıyla ağzımın içinde yankılanıyordu.

Zirve tırmanışında odanın duvarlarına şarapnel parçası gibi gönderdiği çığlıklar dakikaları başka renklere dönüştürürken, sırtımda bilediği tırnaklarını olanca gücüyle saplıyordu etime...

Ve....

Derin soluklarla sarsılan muhteşem vücudunu kollarıma teslim edercesine bıraktı. Zevk artçılarını terden ıslanan omzuma başını koyarak yatıştırmaya çalışırken; saç dipleri de kucağımda kıvranırken her yeri gibi sırılsıklam olmuştu...

Egzotik gözlerinin kapakları kapalı, günah gibi çekici dudakları kendinden geçmiş, aralıktı. Narin bel kemiğini okşadığımda irkilerek bir iç çekti. Alt dudağını emerek, hafif dişleyince, beli yay gibi kıvrıldı...

Tadını alabilmek için sızlayan dudaklarını tekrar yaladı ve tekrar dudaklarıma kapandı; ancak bu kez daha yumuşaktı.

Dakikalar önce yaşadığımız sevişmenin bedenlerimize verdiği yeni tepkilerle, dokunduğumuz her santimi tekrar arzuluyorduk..

Sevişmek, piyano çalmak gibidir. Önce kurallara göre çalmayı öğrenmeli sonra kuralları unutup tüm hükümleri hükümsüz kılmalı..

Star Eylül gibi..
--------------------- Sınırsız olmalı!

Finalde, muktedir; yuvarlak, enfes kalçalarlardı.

Eylül,

Bir şeytan yumurtası gibi ateş ateş eritti kalçalarının içinde beni...

Duygularımda büyük izler bıraktı.

Ve gerçekten de..

Hayatın "yeniden başlat" butonuydu kendisi.

Zengin fantezi dünyasında yarattığı orgazmik deneyimlerle libido yaylarını çözdüğü gibi...

.................. Gönül yaylarıma da özgürlüğü bahşediyordu!

Tekrar görüşmek üzere dudaklarını önce kalbine değdirip sonra dudaklarıma iliklediğinde fark ettim ki;

Star Eylül,

İştah kabartan; ancak özünü hiçbir erkeğin tadamadığı, kendi kabuğunu sıyırmış, egzotik bir meyveydi.

Bu asil, zarif, bir o kadar da entelektüel First Lady'i uğurlayıp kapıyı kapatırken...

Kulağıma eğilerek,

Aşık ol, dedi Şeytan.

Aşk acıtır, dedim.

Aşk hayattır, diye fısıldadı kulağıma...

Aşk öldürür, dedim.

Aşk gerçektir, diye haykırdı.

Aşk, yalanın ta kendisidir, diye yanıtladım.

Aşk mutluluktur, mutlu olmaktır, dedi bu kez..

Ve ben,

------------------------- ŞEYTANA UYDUM
.
Bu arada küçük İskender'i yaad etmeniz mutlu etti beni
 
Planornot Çevrimdışı
7 Eki 2020
289
332
44
Cinsiyetiniz nedir?
Bay
Bu kullanıcıyla anlaşma yapmak istiyorsanız, engellendiğini lütfen unutmayın.


Bir zarfı açmak kadar kalbi titreten ne olabilir?

Zarf, mahremiyettir mahrem olmasa da satırlar. Bir köşeye çekilinir, yalnız okunur mektuplar.

Ben de...

Boğaza nazır odamda köşeme çekilmiş, gizemli zarfı açmayı, içindeki mektubu okumayı, kurduğum hayali sobelemeyi bekliyordum.

Davetkar hayaliyle hayallerimde kendisini bulduran, buldukça da beni un ufak parçalara savuran buğulu bakışların göz bebeklerime bir şarjör bakış boşaltması çok uzun sürmedi.

Dokunduğu her yaprağı kızartan, bir erkeği en derinden vuran sonbahar kadını Star Eylül, karşımdaydı.

Görsel ipuçları, "saygınlık ayarları" veriyordu havsalama...

Her biri Eros'un cephanesine benzeyen uzun kirpikleri, günah kadar çekici dudakları, aşk ve güzelliğin tanrıçası afet-i mahpeyker'in (Afrodit) vücut bulmuş haliydi kendisi.

Uzak doğu ırkının egzotik çekik gözlerinin, Avrupa ırkının güzelliğinin, Latin ırkının dişiliğinin mükemmel şekilde harmonize olduğu bir kadın olan Star Eylül, hayatının büyük bölümünü Londra ve New York'ta geçirmiş ve her milletten kadın tanımış benim gibi bir müşkülpesent'i dahi ziyadesiyle etkilemişti.

Soyunarak seksi olmayı rafa kaldırmış bir kadındı, Star Eylül.

Adımlarıyla fiziğinde öyle hoş bir ahenk vardı ki; kusursuz kıvrımlarının dalgalandırdığı diri vücudu, arzunun parlayan çekimiyle beni kucaklıyor; ince belini saran elbisesinin ifşa ettiği dik, yuvarlak, yer çekimine meydan okuyan kalçaları ve dolgun göğüsleriyle "gönül çeken" kadınlığın ihtişamını estiriyordu odamızda.

Düşüncesiz bir önyargıya tünerek, sehpaya birçok kadın gibi çantasından birkaç telefon ve sigara paketini çıkarmasını beklemek en büyük yanılgım olmuştu.

Ezberleri bozmuş, üç şey koymuştu sehpaya!

Asalet, zarafet ve zeka.

Vücudundan yayılan afrodizyakla birleşen zarafetinin oluşturduğu enerji, göz kamaştırıcıydı. Asaletiyle beni hemen kavramış, bedenimi sıvazlayan bakışlarıyla kendi oyununun içine kolayca çekmişti.

Şehvetin aynasında kutsal masalımızı aramadan önce dudaklarımız, İngilizlerin "Sherry" olarak isimlendirdiği, İspanyolların olağanüstü şarabı Xeres'i test etti. Ondan alınan yudumlarla damağınızdaki tüm tatlılığın arkasında Akdeniz'i anımsatan tuzluluk hissini, kendisini sere serpe güneşe sunan Hermitage tepelerinin Syrah'sını açarak giderdik.

Eylül gibiydi, Syrah.

Her zaman güzel, seksi, baştan çıkarıcı; sanki ölümsüz....

Her kadehte, damıttığımız yalnızlığımızı çıkardık mahzenlerimizden. Biraz da meze koyduk süzdüğümüz felsefi söylemlerden...

Ve kurduğumuz kallavi masada şiirin dibine daldık...

Eylül,

Edip, dedi; ben, Nazım...

En nihayetinde Attila'da halleşip "toplumcu gerçekçi" yatağımıza "ikinci yeni" adımlarla yol aldık.

Gecenin büyüsü ten arzusu ile yanan iki susuz ruha öylesine dokunmuştu ki, zevke yenik düşmüştü iki beden.

Ve Eylül, her ne kadar yaprakların döküldüğü ay olsa da... Karşı konulamaz med-cezirler başlatıyordu bu ayda...

Ve her dalgasıyla alıp götürüyordu insanı kendi kumsalına...

Hiçbir kurala sığmayan özgür ruhuyla beni de arsızlığın suç ortağı yapmış, azılı iştahıyla yaptığı striptizle de cinsel obezliğin kumsalına sürüklemişti beni.

Notaların halatlarını çözmüş; esrik, çılgın bir melodiyle, gerçek bir "Nü" olmuştu şehvet tuvalinde. Bir kaleme dönüştürdüğü dudakları ve bir deftere dönüştürdüğü görkemli vücuduyla bana duygularımı yazdırmaya hazırdı.

Artık, nefeslerimiz perdelerin arasından sızan mahcup ay ışığı gibiydi; Rüzgar gibi sormadan dokunuyordu bedenlerimize...

Zaman, dilimizin ve dişlerimizin çatışmasına tanıklık ediyor, attığımız tasdikli imzalarla, dillerimizdeki buzları çözüyorduk dudaklarımızın debisinde.

İki kürek kemiği arasında estetik bir kıvrımla beline uzanan omuriliği ve onu kaplayan pürüzsüz teni iç gıcıklıyor; yuvarlak, heybetli Kalçaları ve görkemli Göğüsleriyle porno yıldızlarına adeta nazire yapıyordu, Eylül.

Nazik boynu bir vampiri cezbedecek kadar güzeldi.

Ve benim;

Dudaklarım ve dişlerimle, o güzel gerdanda, o ihtişamlı göğüslerde ve kalçalarda bırakmak istediğim izler vardı.

Dilimle tenini soyuyor, bir avcı iştahıyla dişliyordum etlerini... Uç veriyordu dolgun göğüsleri avuçlarımda.

Her dil darbesinde vücudu daha da yalvarıyor, bedeni yalvardıkça, sürüngen dilim daha da aşağılara inerek gerinen kasıklarında büyüyor, vajinasının iki dudağında dilek tutuyordu.

Ani bir hareketle üzerime çıkıp nabzının gök gürültüsüyle şevke doğru inleyerek kasıklarıma sarkmış; bedenime akıttığı mukavemet edilemez tutkuyla, sünger gibi emerek gök çekimine maruz bırakmıştı organımı...

Birbirize çarpılıp, birbirimize bölünmek üzere vücutlarımız nihayet yağmur gibi düşmüştü birbirine...

Saçlarından sertçe çekerek kucağıma sabitlediğimde iniltili yükselişi binlerce parçaya ayrılan çığlığa dönüştü. Vahşice esir aldığı dudaklarıyla soluğumu emiyor; ateşinde ısıttığı iniltileri kulağıma iterken, bir yorgan gibi örtülüyordu üzerime.

Görkemli, yuvarlak kalçalarını avuçlarken, ütopyamın posterlerini çakıyordum Eylül'ün duvarlarına..

Sarsılan vücudu güçlü soluklarla zirveye tırmanıyordu. Bir elektrik teli gibi dolanan bacaklarıyla vücudundaki zevk titreşimlerini bedenime iletiyor; kenetlenen dudakları her inleyişi ve yalvarışıyla ağzımın içinde yankılanıyordu.

Zirve tırmanışında odanın duvarlarına şarapnel parçası gibi gönderdiği çığlıklar dakikaları başka renklere dönüştürürken, sırtımda bilediği tırnaklarını olanca gücüyle saplıyordu etime...

Ve....

Derin soluklarla sarsılan muhteşem vücudunu kollarıma teslim edercesine bıraktı. Zevk artçılarını terden ıslanan omzuma başını koyarak yatıştırmaya çalışırken; saç dipleri de kucağımda kıvranırken her yeri gibi sırılsıklam olmuştu...

Egzotik gözlerinin kapakları kapalı, günah gibi çekici dudakları kendinden geçmiş, aralıktı. Narin bel kemiğini okşadığımda irkilerek bir iç çekti. Alt dudağını emerek, hafif dişleyince, beli yay gibi kıvrıldı...

Tadını alabilmek için sızlayan dudaklarını tekrar yaladı ve tekrar dudaklarıma kapandı; ancak bu kez daha yumuşaktı.

Dakikalar önce yaşadığımız sevişmenin bedenlerimize verdiği yeni tepkilerle, dokunduğumuz her santimi tekrar arzuluyorduk..

Sevişmek, piyano çalmak gibidir. Önce kurallara göre çalmayı öğrenmeli sonra kuralları unutup tüm hükümleri hükümsüz kılmalı..

Star Eylül gibi..
--------------------- Sınırsız olmalı!

Finalde, muktedir; yuvarlak, enfes kalçalarlardı.

Eylül,

Bir şeytan yumurtası gibi ateş ateş eritti kalçalarının içinde beni...

Duygularımda büyük izler bıraktı.

Ve gerçekten de..

Hayatın "yeniden başlat" butonuydu kendisi.

Zengin fantezi dünyasında yarattığı orgazmik deneyimlerle libido yaylarını çözdüğü gibi...

.................. Gönül yaylarıma da özgürlüğü bahşediyordu!

Tekrar görüşmek üzere dudaklarını önce kalbine değdirip sonra dudaklarıma iliklediğinde fark ettim ki;

Star Eylül,

İştah kabartan; ancak özünü hiçbir erkeğin tadamadığı, kendi kabuğunu sıyırmış, egzotik bir meyveydi.

Bu asil, zarif, bir o kadar da entelektüel First Lady'i uğurlayıp kapıyı kapatırken...

Kulağıma eğilerek,

Aşık ol, dedi Şeytan.

Aşk acıtır, dedim.

Aşk hayattır, diye fısıldadı kulağıma...

Aşk öldürür, dedim.

Aşk gerçektir, diye haykırdı.

Aşk, yalanın ta kendisidir, diye yanıtladım.

Aşk mutluluktur, mutlu olmaktır, dedi bu kez..

Ve ben,

------------------------- ŞEYTANA UYDUM
.
Birşey soylemek istiyorum. Çok güzel bir paylaşım. Ama ben anlamadım. Tam anlamak için yasamaya devam edim bakiiiim, bakarsın benim jeton da düşer bir gün.🤓😜🧐🥳🙃
 
ByHermes Çevrimdışı

ByHermes

Sallansada yıkılmaz tahtım...! - Canım forum❤️
21 Ara 2020
711
1,051
Cinsiyetiniz nedir?
Bay
Bu kullanıcıyla anlaşma yapmak istiyorsanız, engellendiğini lütfen unutmayın.
Paylasım icin tesekkürler, kaleminize saglık ayrıca
 
Bilgin agah Çevrimdışı
28 Ara 2020
814
600
44
Cinsiyetiniz nedir?
Bay
Bu kullanıcıyla anlaşma yapmak istiyorsanız, engellendiğini lütfen unutmayın.
Hocam bir solukta okudum ve yine her zamanki gibi enfes bir yazı olmuş.
Her ikinizide tebrik ediyorum.

Bu yazınızla bugün muhalif yanım pılı pırtıyı toplayıp gitti.
Kendi kendime mırıldanmadan edemeyeceğim.
Aşk bir zımbırtı diyordum ben.
Daha ağır laflarım vardı ama burası yeri değil.
Duygularla değil akılla idame edilen bir hayatım varsa aşk anlamını yitirmiş bir sözdür üç harfli bir zımbırtı.
Bir tılsım zembereği. Anılar, acılar, aşılar, buhranlar boşalır beyinden kalbe, kalpten beyine.
Ne de olsa kıçı kırık davul bile dengi dengine falan filan.
Bu aşkın garezi bana mı derdim.
Kafa buluyor bu aşk denen hede derdim.
Lazım olunca ortada görünmeyen lazım olmadığında peşimde dolanan.
Ne ideal kadın ne çan eğrisinin kenarı bilmem neremin kenarı.
Aslında bir insan aklıyla algıladıysa herşeyi... ne yaşamaktan ne aşık olmaktan korkmamalı.
Çünkü dünyanın ve yaşamın saçmalığını görmüştür ve yaşamamak veya yaşamak umrunda olmayacaktır.
Hesaplar yapmayacak anı yaşayacaktır artık.
Aşık da olabilir artık. Dünyada her günü mutlu da yaşayabilir.
Madem kan ter içinde yaşamak zorunda olduğumuz dünya bu.
O zaman duygularımız söylesin bize ister bağırsın ister fısıldasın.
Suçu şeytana atarız gider. Zaten tamda bir günah keçisi lazımdı bize.






Yeryüzünde sevmek ve sevilmek istemeyen insan var mıdır?

Ya da "Aşk" garantili bir "Mantık" var mıdır?

Edindiğimiz haklar kadar "İnsanız", demiştim bir forumdaşa bir paylaşımım sonrası, cevaben...

İster temel haklar ve özgürlükler, isterse inançlar ya da bir ekol, bir düşünce sistemi olsun...

İstikametimizin rotasını menfaatlerimiz belirlemekte. Çünkü mantık, pragmatizmi (Faydacılık) emretmekte!

Menfaatler istikametini değiştirdiğinde mantık da değişiyor maalesef ki...

Bundan dolayıdır ki;

Zihin olarak doğu ve batı kafalı insanı temel değerlerinden kolayca tanıyabiliriz.

Bu değerler farkı da genetik yapılardan değil, ihtiyaçların ve tercihlerin(!) seviyesinden kaynaklanmaktadır.

Rönesans'ı içselleştirmiş, Magna Carta Libertetum belgesini 1215 (!) yılında düzenlemiş, 1789 Fransız ihtilalini deneyimlemiş güçlü bir toplum müktesep (kazanılmış) haklarıyla "ÖZGÜR" olma lüksüne sahiptir. Temel değerlerini doğudan farklılaştıran en önemli edinimlerdir, bu müktesebatları.

Birçok doğu ülkesi, gündelik yaşadığı ve yarınından kaygı duyduğu için yapamaz uzun vadeli planlarını...

"Özgürlükten" feragat edilmiştir gündelik acil ihtiyaçlar namına...

Bu mecburiyettir, harcama alışkanlıklarında ve ilişki kurma yöntemlerinde belirleyici olan!

Oysa...

Sistemin hakim olduğu batıda ise durum farklıdır.

Orada, haklar ve ekonomik durum bir nebze de güvence altındadır. Bu teminat şemsiyesinin altındaki insanlar; dünyayı daha geniş, daha özgürlükçü perspektiften ele alırlar.

Peki, bu iki yaşam formu, ne tür sonuçlar doğurur?

Sistemsiz ve güvensiz bir yapı insanı "güvence" arayışına iter. "Yarın" kaygısı olan insan, iki temel değere sığınır.

"Ekmek parası" ve "Başını sokacak ev".

Liyakatin iğdiş edildiği, Kavmiyetçiliğin (Hemşehricilik ya da Oydaş) ve Nepotizmin (Dayı-Yeğen) hükmettiği bir düzende; öncelik "Ekmek"tir. İyi bir iş.

Kaynaktan kesilen, beyan yoluyla ve dolaylı olarak ödenen vergi ve günlük muhtelif harcamalardan tasarruf edilinirse şayet; ev almak içindir tüm birikimler. Bir ömür feda edilir, bu hedef için...

Temel değer, "Güvence" ya da "Mülk"tür doğuda...

Sistemin güvencesindeki batılı birey ise gelecek kaygısı duymaz. Konutun, kendisine ait olup olmadığını önemsemez. Hatta bazı Avrupa ülkelerinde "Ev sahibi" olmak oldukça lüks bir tüketimdir!

Gelir, konut için tasarruf edilmez. Tüm birikimler; dünyaya açılmak, dünyayı gezmek, düşünsel-sanatsal entelektüel faaliyetler içindir.

Doğu perspektifte ise (Mantık!) güvence arayışı ev almakla bitmez!

Alacağı en güvenli diğer "şey" ise bir "İnsan"dır. Meşakkatli yolda kendisine omuz olacak bir eş.

Bakışı "Sonuç" odaklıdır. İlişkide de aranan "Güvence"dir. Kadın "Mülk" olarak görülür ve sakil tabirle "Alınır". Bir diğer ifadeyle, nesneleştirilir.

Kadın cephesinde işler öyle görünmemekle birlikte onun tarafından da erkek sahiplenilir (Alınır!). İlişkiden "mutlak bir sonuç" beklenir. Evlilik müessesesine dahil olmayan bir ilişki yanlıştır. Kötüdür. Değersizdir.

Sonuç:

Mutsuz bir evlilik olsa da insan "Mülk" edinilmiş, toplumsal vazife başarıyla ifa edilerek, normatif "akıl" memnun edilmiştir.

Müktesebatıyla, güvence kaygısından uzak hukuk devletlerinin bireyleri ise insanı ve pek tabii ki, eşi nesneleştirmez. Eşin "Sahibi" değil, sadece "Sevgilisidir".

Çünkü batılı "Sonuç" değil, "Süreç" odaklıdır.

Nasıl ki, bikimlerini mülke değil de bilgiye, gelişime, deneyime özgülüyorsa ilişki ve aşk noktasında da deneyimin peşine düşer batılı...

Çünkü bir Aşk, deneyimi yaratır. Aşk olduğu sürece deneyimin peşinden koşar. Bittiğinde de olumsuz duygu ve öfke patlaması doğu insanına nazaran daha makul olur.

Ne de olsa İnsan "Özgürdür" ve "Hissettiği" kadar yaşar.

Sorgulanması gereken "süreç insanı mı, yoksa sonuç insanı mı?" olduğumuz!

Çünkü mantıkla başladığı savunulan, umursamıyormuş gibi görünen her aklın(!) arka planından duygu ve arzu çıkıyor!

Bu sebepledir ki;

Bizi hoyratça tarumar eden her duygu gibi Aşk'ın da mantığa uygun olmadığı iddiasındaki mümtaziyet içerikli didaktik edebi kelamların nazarımda hiçbir itibarı yok. Bu tür "Filozofik Akıl(!)"dan mümkün mertebe uzak durmuşumdur.

Çünkü...

Akıl; pragmatisttir. Faydalanacağı şeyler arar. "Garanti kapsamına alınmış bir "AŞK" olmadığına göre de bu duygunun fırtınasına, tipisine tutulmadan; o muaazzam duyguyu deneyimlemeden ölmek ne kadar mantıklı?

Bu duyguyu tatmamak bence mazoşizm! Kendimize yapmış olduğumuz eziyetin bir başka yöntemi...

Doğup, yaşayıp, öleceğimiz yaşam hikayesinde...

Eğer;

....Korkacaksak

..........Kaçacaksak

.............Garanti bekleyeceksek

....................Şarta bağlayacaksak

....................... Şeytana uyanları, aklın arkasına sığınarak eleştireceksek... 😉

Yazıktır,

"SEVME ÖZGÜRLÜĞÜ KISITLANMIŞ" KALPLERE.


Not: "Doğu-Batı" kavramları, Modern Hukuk devleti ile tercihlerini teokrasi ve otokrasiden yana kullanan toplumlar için sembolize edilmiştir. Coğrafya ile ilintisi yoktur
!
 
Bilgin agah Çevrimdışı
28 Ara 2020
814
600
44
Cinsiyetiniz nedir?
Bay
Bu kullanıcıyla anlaşma yapmak istiyorsanız, engellendiğini lütfen unutmayın.
Bu arada prety women şarkısı için teşekkürler 😽


İçinde "AŞK" olan her şarkıda Sen varsın...
.............. Sen Çok Özelsin... .

Gerçekten de gidenlere teşekkür ettiren Kadınsın..

Yaşattıkların için tekrar teşekkürler..
 
STAR Çevrimdışı

STAR

Forum Destekçisi
26 May 2020
7,916
21,097
Cinsiyetiniz nedir?
Bayan
İçinde "AŞK" olan her şarkıda Sen varsın...
.............. Sen Çok Özelsin... .

Gerçekten de gidenlere teşekkür ettiren Kadınsın..

Yaşattıkların için tekrar teşekkürler..
Cok tesekkur ederm gerçekten harika bir referans😽
 
Fingolfin Çevrimdışı
26 Haz 2009
671
791
Cinsiyetiniz nedir?
Yeryüzünde sevmek ve sevilmek istemeyen insan var mıdır?

Ya da "Aşk" garantili bir "Mantık" var mıdır?

Edindiğimiz haklar kadar "İnsanız", demiştim bir forumdaşa bir paylaşımım sonrası, cevaben...

İster temel haklar ve özgürlükler, isterse inançlar ya da bir ekol, bir düşünce sistemi olsun...

İstikametimizin rotasını menfaatlerimiz belirlemekte. Çünkü mantık, pragmatizmi (Faydacılık) emretmekte!

Menfaatler istikametini değiştirdiğinde mantık da değişiyor maalesef ki...

Bundan dolayıdır ki;

Zihin olarak doğu ve batı kafalı insanı temel değerlerinden kolayca tanıyabiliriz.

Bu değerler farkı da genetik yapılardan değil, ihtiyaçların ve tercihlerin(!) seviyesinden kaynaklanmaktadır.

Rönesans'ı içselleştirmiş, Magna Carta Libertetum belgesini 1215 (!) yılında düzenlemiş, 1789 Fransız ihtilalini deneyimlemiş güçlü bir toplum müktesep (kazanılmış) haklarıyla "ÖZGÜR" olma lüksüne sahiptir. Temel değerlerini doğudan farklılaştıran en önemli edinimlerdir, bu müktesebatları.

Birçok doğu ülkesi, gündelik yaşadığı ve yarınından kaygı duyduğu için yapamaz uzun vadeli planlarını...

"Özgürlükten" feragat edilmiştir gündelik acil ihtiyaçlar namına...

Bu mecburiyettir, harcama alışkanlıklarında ve ilişki kurma yöntemlerinde belirleyici olan!

Oysa...

Sistemin hakim olduğu batıda ise durum farklıdır.

Orada, haklar ve ekonomik durum bir nebze de güvence altındadır. Bu teminat şemsiyesinin altındaki insanlar; dünyayı daha geniş, daha özgürlükçü perspektiften ele alırlar.

Peki, bu iki yaşam formu, ne tür sonuçlar doğurur?

Sistemsiz ve güvensiz bir yapı insanı "güvence" arayışına iter. "Yarın" kaygısı olan insan, iki temel değere sığınır.

"Ekmek parası" ve "Başını sokacak ev".

Liyakatin iğdiş edildiği, Kavmiyetçiliğin (Hemşehricilik ya da Oydaş) ve Nepotizmin (Dayı-Yeğen) hükmettiği bir düzende; öncelik "Ekmek"tir. İyi bir iş.

Kaynaktan kesilen, beyan yoluyla ve dolaylı olarak ödenen vergi ve günlük muhtelif harcamalardan tasarruf edilinirse şayet; ev almak içindir tüm birikimler. Bir ömür feda edilir, bu hedef için...

Temel değer, "Güvence" ya da "Mülk"tür doğuda...

Sistemin güvencesindeki batılı birey ise gelecek kaygısı duymaz. Konutun, kendisine ait olup olmadığını önemsemez. Hatta bazı Avrupa ülkelerinde "Ev sahibi" olmak oldukça lüks bir tüketimdir!

Gelir, konut için tasarruf edilmez. Tüm birikimler; dünyaya açılmak, dünyayı gezmek, düşünsel-sanatsal entelektüel faaliyetler içindir.

Doğu perspektifte ise (Mantık!) güvence arayışı ev almakla bitmez!

Alacağı en güvenli diğer "şey" ise bir "İnsan"dır. Meşakkatli yolda kendisine omuz olacak bir eş.

Bakışı "Sonuç" odaklıdır. İlişkide de aranan "Güvence"dir. Kadın "Mülk" olarak görülür ve sakil tabirle "Alınır". Bir diğer ifadeyle, nesneleştirilir.

Kadın cephesinde işler öyle görünmemekle birlikte onun tarafından da erkek sahiplenilir (Alınır!). İlişkiden "mutlak bir sonuç" beklenir. Evlilik müessesesine dahil olmayan bir ilişki yanlıştır. Kötüdür. Değersizdir.

Sonuç:

Mutsuz bir evlilik olsa da insan "Mülk" edinilmiş, toplumsal vazife başarıyla ifa edilerek, normatif "akıl" memnun edilmiştir.

Müktesebatıyla, güvence kaygısından uzak hukuk devletlerinin bireyleri ise insanı ve pek tabii ki, eşi nesneleştirmez. Eşin "Sahibi" değil, sadece "Sevgilisidir".

Çünkü batılı "Sonuç" değil, "Süreç" odaklıdır.

Nasıl ki, bikimlerini mülke değil de bilgiye, gelişime, deneyime özgülüyorsa ilişki ve aşk noktasında da deneyimin peşine düşer batılı...

Çünkü bir Aşk, deneyimi yaratır. Aşk olduğu sürece deneyimin peşinden koşar. Bittiğinde de olumsuz duygu ve öfke patlaması doğu insanına nazaran daha makul olur.

Ne de olsa İnsan "Özgürdür" ve "Hissettiği" kadar yaşar.

Sorgulanması gereken "süreç insanı mı, yoksa sonuç insanı mı?" olduğumuz!

Çünkü mantıkla başladığı savunulan, umursamıyormuş gibi görünen her aklın(!) arka planından duygu ve arzu çıkıyor!

Bu sebepledir ki;

Bizi hoyratça tarumar eden her duygu gibi Aşk'ın da mantığa uygun olmadığı iddiasındaki mümtaziyet içerikli didaktik edebi kelamların nazarımda hiçbir itibarı yok. Bu tür "Filozofik Akıl(!)"dan mümkün mertebe uzak durmuşumdur.

Çünkü...

Akıl; pragmatisttir. Faydalanacağı şeyler arar. "Garanti kapsamına alınmış bir "AŞK" olmadığına göre de bu duygunun fırtınasına, tipisine tutulmadan; o muaazzam duyguyu deneyimlemeden ölmek ne kadar mantıklı?

Bu duyguyu tatmamak bence mazoşizm! Kendimize yapmış olduğumuz eziyetin bir başka yöntemi...

Doğup, yaşayıp, öleceğimiz yaşam hikayesinde...

Eğer;

....Korkacaksak

..........Kaçacaksak

.............Garanti bekleyeceksek

....................Şarta bağlayacaksak

....................... Şeytana uyanları, aklın arkasına sığınarak eleştireceksek... 😉

Yazıktır,

"SEVME ÖZGÜRLÜĞÜ KISITLANMIŞ" KALPLERE.


Not: "Doğu-Batı" kavramları, Modern Hukuk devleti ile tercihlerini teokrasi ve otokrasiden yana kullanan toplumlar için sembolize edilmiştir. Coğrafya ile ilintisi yoktur
!
Aşkın tanımını yaparken net olmak lazım galiba.
Sevgi ve aşk karıştırılıyor bazan. Hatta hayranlıkta işin içine kenarından giriyor galiba.
Hiç tanımadığımız bir kere veya birkaç kere gördüğümüz birisine, fiziki görünüşünün zihnimizdeki yansımasına aşık oluyoruz.
Aslında tanısak belki aşkımız kısa sürecek bilmiyoruz. Bu da bize toplumda veya beyinde bilmiyorum neredeyze bu zımbırtı ideal tamda göze hoş görülmesi gereken bir insan tipinin varlığını işaret ediyor galiba.
Toplum bize arzularımızı, nasıl giyinmemiz gerektiğini, hangi araba, hangi yiyecek, hangi marka diye bir şekilde dayatıyor.
Aşık olmamızda bu biçimde bence manupile ediliyor olabilir. İdeal kadın veya erkeğin tanımlanması . Reklamlarda bunun için varlar zaten
toplumu biçimlendirme aracı işte bu arabayı alırsan veya şu markayı alırsan üst ve ideal insan sınıfındasın. değilsen kaka ye.
Tanıdığım bazı kadınlara sormuştum ve çoğunluk spor yapan düzgün giyinen temiz erkek ideal erkek olarak tanımlamışlardı.
Belki bundan 20 sene önce sorulsa başka cevaplar alınabilirdi.
Yinede dış görünüşle alakalı olacaktı muhtemelen.
Demekki aradığımız şey dış kabuktan ibaret.
Ve diğer şart toplumun veya bireyin kendisinin tanımladığı bir kalıpta olması gerekiyor.
Akşama kadar orakla ekin biçen yanık tenli kadına veya bodrum kattaki konfeksiyonda güneş görmeden çalışan tırnak içinde mütedeyyin bir kadına aşık olmuyoruz.
Birde ilk kez görmüş olmamız gerekiyor.
Bukadar neden yazdım gerçek aşkın bu olduğunu söyleyenler var bende buna inanıyorum.
Dip not. şu anda instagram sayesinde tüm kadınlar aynı görünüyor bana.
Benim itirazımda biraz bu tarz aşka yönelikti.
Hayatın koşturmanın yarın kaygısının vs.vs. ötesinde.
Belki bir şekilde çok aşık olunan veya aşık olduğum kadınlardan fazla yüz bulamadığımdan belki.
Bu saatten sonra da bu dışsal aşkı bulamayacağımı bildiğimden.
Aşk esnasında neler olabilir. Aşk acısı. Aşk acısı bence aşkın verdiği sanılan acı değil. Daha çok belirsizlik olduğu için ve kişinin üstelik kabul görmeyeceğiyle ilgili kendi düşüncelerini duymak istememesi. Kabul görülmediğinde veya görse bile o aşkın nasıl ne şekilde sürdürülebileceğiyle ilgili kaygılar bütünü bence aşk acısı.
Benimde benzer şekilde olmuştu ve düşündüğümde aslında olan biten üç aşağı böyleydi.
Aşkın sonuçları ya biter muhteelen çünkü insanlar tanıdıkça karşısındakinin o kadar da ideal biri olmadığına kanaat getirir. Ya da tanıdıkça sevgiye dönüşür. Tüm eksiklerine hatalarına rağmen onu sever ve yine toplum dayatması ile evlenirler.

Doğu batı malesef böyle. Değiştirmek için ise malesef birşey yapmadığımız gibi kazanımlarımızı da muhafazakarım diyen aslında tutucu ve gerici olan bir zihniyet eliyle tekrar kaybediyoruz.
Toplumu aileyi dini veya x birşeyi muhafaza ettiğini söylerken bile sende biliyorsun ki yanlış bir tanımlama yapıyorlar.
Muhafaza etmek demek öncekini veya elindekini kıymetli tutmak demektir. Elimizdeki veya önceki dediğimiz şey yine cumhuriyet ve demokrasi değilmiydi.
O halde burda muhafazakarlık değil tutuculuk gericilik ve rovanşistlik görüyorum.

Bu ülkemiz ve aşağı yukarı tüm doğu için gerçerli.
Ben birey olarak birşey bilmem mümkün değil çünkü aklım fikrim yok olanıda kullanırsam mutlaka ya devletine isyankar ya şirk koşan biri ya da ailesinin yapısını bozacak bir şeyler düşünmüş olurum o halde ben bir lider seçmeliyim ve o lider kral olabilir başkan veya reis veya evin beyi olabilir okulda hoca camide imam olabilir. şeyh te olur sıkıntı yok. yeterki ben düşünmeyeyim biat ve ümmetçi bir kafa ile yaşayayım . fakat bu yaşadığım esnada talan ve yağmayı öğrenebilirim. neden çünkü eskiden beri gelenek bu devletin içinin boşaltılmasına kimse sesini çıkramıyor. o halde bende böyle şeyler yaparım ve benim koruduğum otorite de beni korur nasılsa.
herkes mutlaka böyle düşünmüyordur ama benim okumam en kibar tabiriyle bu şekilde. malesef burjuva ve işçi sınıfının olmaması tüm halkın köylüden ibaret olması ve bu şark kurnazlığıyla birleştiğinde içinden çıkılmaz bir kısır döngü oluyor.
Doğu devletleri malesefki bu sınıfsal toplulukları oluşturamadı burjuvazi ve üretime yönelik ekonomiyi yapamadı.
Devrimi yapamadı bir kere. Bir tek bizde yapıldı o da yine devlet eliyle oldu halkın kendi devrimi olmadan birşey değişemez.
Halk okumazsa ailem ne der acaba sakız orucu bozar mı devlet kızar mı gibi korkularını yenmezse devrim mevrim olamaz.
Devlet herşeyi yapsın. Devlet bize baksın. Biz iyi kötü çalışıp bir ev alalım birde üç nesil altıda olsa bir ayfonumuz olsun ve nesiller böyle geçsin denildi. İnşaata harcanan sıcak paralar ve dölarlar malesef doğunun borcuna borç katmasına neden oldu.
Amacım siyaset yapmak değil ama çizdiğim resim karanlık ve artık tuvalide fırçalarıda görmek istemiyorum.
 
Son düzenleme:
Bilgin agah Çevrimdışı
28 Ara 2020
814
600
44
Cinsiyetiniz nedir?
Bay
Bu kullanıcıyla anlaşma yapmak istiyorsanız, engellendiğini lütfen unutmayın.
Aşkın tanımını yaparken net olmak lazım galiba.
Sevgi ve aşk karıştırılıyor bazan. Hatta hayranlıkta işin içine kenarından giriyor galiba.
Hiç tanımadığımız bir kere veya birkaç kere gördüğümüz birisine, fiziki görünüşünün zihnimizdeki yansımasına aşık oluyoruz.
Aslında tanısak belki aşkımız kısa sürecek bilmiyoruz. Bu da bize toplumda veya beyinde bilmiyorum neredeyze bu zımbırtı ideal tamda göze hoş görülmesi gereken bir insan tipinin varlığını işaret ediyor galiba.
Toplum bize arzularımızı, nasıl giyinmemiz gerektiğini, hangi araba, hangi yiyecek, hangi marka diye bir şekilde dayatıyor.
Aşık olmamızda bu biçimde bence manupile ediliyor olabilir. İdeal kadın veya erkeğin tanımlanması . Reklamlarda bunun için varlar zaten
toplumu biçimlendirme aracı işte bu arabayı alırsan veya şu markayı alırsan üst ve ideal insan sınıfındasın. değilsen kaka ye.
Tanıdığım bazı kadınlara sormuştum ve çoğunluk spor yapan düzgün giyinen temiz erkek ideal erkek olarak tanımlamışlardı.
Belki bundan 20 sene önce sorulsa başka cevaplar alınabilirdi.
Yinede dış görünüşle alakalı olacaktı muhtemelen.
Demekki aradığımız şey dış kabuktan ibaret.
Ve diğer şart toplumun veya bireyin kendisinin tanımladığı bir kalıpta olması gerekiyor.
Akşama kadar orakla ekin biçen yanık tenli kadına veya bodrum kattaki konfeksiyonda güneş görmeden çalışan tırnak içinde mütedeyyin bir kadına aşık olmuyoruz.
Birde ilk kez görmüş olmamız gerekiyor.
Bukadar neden yazdım gerçek aşkın bu olduğunu söyleyenler var bende buna inanıyorum.
Dip not. şu anda instagram sayesinde tüm kadınlar aynı görünüyor bana.
Benim itirazımda biraz bu tarz aşka yönelikti.
Hayatın koşturmanın yarın kaygısının vs.vs. ötesinde.
Belki bir şekilde çok aşık olunan veya aşık olduğum kadınlardan fazla yüz bulamadığımdan belki.
Bu saatten sonra da bu dışsal aşkı bulamayacağımı bildiğimden.
Aşk esnasında neler olabilir. Aşk acısı. Aşk acısı bence aşkın verdiği sanılan acı değil. Daha çok belirsizlik olduğu için ve kişinin üstelik kabul görmeyeceğiyle ilgili kendi düşüncelerini duymak istememesi. Kabul görülmediğinde veya görse bile o aşkın nasıl ne şekilde sürdürülebileceğiyle ilgili kaygılar bütünü bence aşk acısı.
Benimde benzer şekilde olmuştu ve düşündüğümde aslında olan biten üç aşağı böyleydi.
Aşkın sonuçları ya biter muhteelen çünkü insanlar tanıdıkça karşısındakinin o kadar da ideal biri olmadığına kanaat getirir. Ya da tanıdıkça sevgiye dönüşür. Tüm eksiklerine hatalarına rağmen onu sever ve yine toplum dayatması ile evlenirler.

Doğu batı malesef böyle. Değiştirmek için ise malesef birşey yapmadığımız gibi kazanımlarımızı da muhafazakarım diyen aslında tutucu ve gerici olan bir zihniyet eliyle tekrar kaybediyoruz.
Toplumu aileyi dini veya x birşeyi muhafaza ettiğini söylerken bile sende biliyorsun ki yanlış bir tanımlama yapıyorlar.
Muhafaza etmek demek öncekini veya elindekini kıymetli tutmak demektir. Elimizdeki veya önceki dediğimiz şey yine cumhuriyet ve demokrasi değilmiydi.
O halde burda muhafazakarlık değil tutuculuk gericilik ve rovanşistlik görüyorum.

Bu ülkemiz ve aşağı yukarı tüm doğu için gerçerli.
Ben birey olarak birşey bilmem mümkün değil çünkü aklım fikrim yok olanıda kullanırsam mutlaka ya devletine isyankar ya şirk koşan biri ya da ailesinin yapısını bozacak bir şeyler düşünmüş olurum o halde ben bir lider seçmeliyim ve o lider kral olabilir başkan veya reis veya evin beyi olabilir okulda hoca camide imam olabilir. şeyh te olur sıkıntı yok. yeterki ben düşünmeyeyim biat ve ümmetçi bir kafa ile yaşayayım . fakat bu yaşadığım esnada talan ve yağmayı öğrenebilirim. neden çünkü eskiden beri gelenek bu devletin içinin boşaltılmasına kimse sesini çıkramıyor. o halde bende böyle şeyler yaparım ve benim koruduğum otorite de beni korur nasılsa.
herkes mutlaka böyle düşünmüyordur ama benim okumam en kibar tabiriyle bu şekilde. malesef burjuva ve işçi sınıfının olmaması tüm halkın köylüden ibaret olması ve bu şark kurnazlığıyla birleştiğinde içinden çıkılmaz bir kısır döngü oluyor.
Doğu devletleri malesefki bu sınıfsal toplulukları oluşturamadı burjuvazi ve üretime yönelik ekonomiyi yapamadı.
Devrimi yapamadı bir kere. Bir tek bizde yapıldı o da yine devlet eliyle oldu halkın kendi devrimi olmadan birşey değişemez.
Halk okumazsa ailem ne der acaba sakız orucu bozar mı devlet kızar mı gibi korkularını yenmezse devrim mevrim olamaz.
Devlet herşeyi yapsın. Devlet bize baksın. Biz iyi kötü çalışıp bir ev alalım birde üç nesil altıda olsa bir ayfonumuz olsun ve nesiller böyle geçsin denildi. İnşaata harcanan sıcak paralar ve dölarlar malesef doğunun borcuna borç katmasına neden oldu.
Amacım siyaset yapmak değil ama çizdiğim resim karanlık ve artık tuvalide fırçalarıda görmek istemiyorum.




Aşka dair acılar, depresyonlar, hayatın sonu gelmişcesine giren ağrılar, sıkışan kalpler, hatta bu uğurda işlenen cinayetler...

Hepsi de birbirinin kopyası, değil mi?

Ne kadar da benziyorlar birbirlerine!

Kendini "Deja vu" sağanağına tutulmuş hissediyor insan...

Doğu zihniyetinin ilişki kalıp ve katmanlarını düşününce "Şark insanın duyguları, öğrenilmiş hissiyatlardan mı oluşuyor?" sorgusunun sarmalında buluyor insan kendini...

Şarkiyatta duygular da öğrenildiği gibi yaşanıyor olabilir mi?

Bu noktada kafamız bir miktar karışabilir; ancak tepkisel olarak alınan-verilen cevaplardaki duygusallığı düşünürsek, şark zihniyetinin, oryantalizm akımının tuzaklarında arz-ı endam etmekten vazgeçmediği ve nakşedilmiş duyguları eylemlerinde kusursuz ifa ettiğini söyleyebiliriz.

Gerçekten de doğuda aşk öğrenildiği gibi yaşanıyorsa, hatta ya aşk diye bir şeyin olduğu kendilerine söylendiği için aşık olunuyorsa?!

Sevgiler, Aşklar tamamen tarihsel ya da sosyal bir etkilenme ile oluşuyor olabilir mi?

Maalesef ki;

Bu kliğin insanı hala, yaşadığımız bu çağda, o tuzak iptidai akımın etkisinde!

Bir diğer ifadeyle...

Aşkı, sevme şekli, sevgisini ifade ve gösterme biçimi, nasıl sevdiği, çok fazla evrilmiş değil. Güzellik, sanat, aşk ve sevgi gibi kavramları oryantalist akımın kendilerine zerk ettiği çerçevelerde algılıyor, yaşıyor, yansıtıyor ve hissediyor...

Ruh eşi kavramı, ilk aşk, ilk öpücük, ilk randevu, ayrılma şekli, aldatma şekli, aşk ve sex bağlılığı gibi iki aşık arasındaki tüm romantik iletişim bu çerçevede yaşanıyor.

Bu bakış açısıyla, diğer insanların kendilerine naklettiği duyguları kendi duyguları gibi benimseyerek yaşıyor olabiliyorlar.

Yani, hem tarihsel hem de sosyal bir etkilenme ile seviyorlar...

Bu etkileşim, beraberinde, mükemmel insan beklentisini de getiriyor. Ve aşktaki bu mükemmellik beklentisi de insanları samiyetten uzaklaştırarak birbirine nazire yapan kalıp davranışlar içine sokuyor...

Havai fişeklerin refakatinde boğazda yenilen yemek görselleri, ultra lüks otomobil ve yatların hatta malikanelerin önünde verilen en façalı pozlar, Fransız Rivierası' nda yaşıyor algısı yaratabilme operasyonlarının temel gayesi, bu tarihsel ve sosyal etkileşim!

Bu şovlar, toplumsal yapı içinde sosyokültürel konumu şekillendirme çabaları; geleceğe dair güvence arayan karşı tarafa sunulan bir teminat.

Şark zihniyetinde duygular bile öğrenilmiş hissiyatlardan oluşuyor maalesef ki!

Oysa..

Bugün sergilediğimiz sevgi formu, çocukluğumuzda üzerimizde tatbik edilen sevme, sevilme formasyonunun yansımasıdır.

Çocukluğumuzda yaşadığımız sevgi ve sevilmeye dair travmalar, 20'li yaşlarda hiç bitmeyecekmiş gibi yaşadığımız romantik ilişkilerimiz sonlandığında su yüzüne çıkarlar.

Bundan dolayıdır ki; "neden böyle olduğumuzun" cevabını uzun bir süre, başka dehlizlerde, arar dururuz.

İnsanın kendi dürüstlüğünü sorgulaması, modern dünyanın yarattığı benlik yanılsamasında çok kolay olmayan, en nihayetinde kendi kendini inandırdığı bir benliğin kandırmacasında kaybolan bir sarmala dönüşür. Gerçek benliğimizden uzaklaştıkça, samimiyetten kopar ve yanılsama içinde yaşarız.

Eğer bu dünyada büyülü bir şey varsa, o da birini gerçekten anlamaya çalışmak, biriyle bir şeyi paylaşmaya çalışmak olmalı.

Bu da ancak deneyimle gerçekleşir. Bu deneyim için de elzem olan, özgürlüktür.

Özgürlüğe ise "farkındalığın" katili "alışkanlığı" yok ederek ulaşabililiriz. Doğu zihniyeti, prangası olan bu genetik düşünce biçiminden ancak rutinlerini yok ederek kurtulabilir.

Unutmamalıyız ki;

Kullanmadığımızı, kaybederiz!

Bireysel tercihlerin toplumsal tercihe dönüştüğü doğuda, doğu insanı bir an önce beyninin tozunu almak zorunda; yoksa kaybedecek!

Ezcümle...

Aşk ve iş hayatımız da dahil olmak üzere hayatımız her zaman mutluluk aradığımız ve problemlerle boğuştuğumuz yegane hikayedir. Bilinç ve davranışlarımızın kökenini, samimiyetimizi, gerçekten sorgulamaya karar verdiğimizde....

Keyifli deneyimler yaşamamızın oranı da oldukça yüksek olacaktır!

Bunu yapabildiğimiz sürece ve biraz da "sihrin" etkisiyle her birimiz, gerçekten bir şey paylaşmanın neşesine varabildiğimiz ruh eşimizle de her an her yerde karşılaşabiliriz.

Ben,

Buna inanıyor ve Einstein’la konuyu bağlıyorum;

Hiçbir sihirli veya gizemli bir şeye inanmıyorsanız, ölüden farkınız yoktur.

Not: Muhalif de olsan seninle sohbet etmek çok keyifli 😉
 
Bilgin agah Çevrimdışı
28 Ara 2020
814
600
44
Cinsiyetiniz nedir?
Bay
Bu kullanıcıyla anlaşma yapmak istiyorsanız, engellendiğini lütfen unutmayın.
Harika bir anlatım olmuş @STAREYLÜL hanımı tanımak fırsat olmadı ama bu kadar güzel bir paylaşım yaptırması çok özel olduğunun göstergesidir. Her iki taraf içinde teşekkürler


Beyefendi,

Güzel dilekleriniz ve değerli yorumunuz için ben teşekkür ederim...

Saygılar... 🙏
 
Bilgin agah Çevrimdışı
28 Ara 2020
814
600
44
Cinsiyetiniz nedir?
Bay
Bu kullanıcıyla anlaşma yapmak istiyorsanız, engellendiğini lütfen unutmayın.
sonunu getiren varmı arkadaşlar. Agah aga belliki bayağı bir döktürmüş. Döktürenin sexiliğine gurban



Güzel cevaplar her zaman "daha güzel" soruyu sorana verilir!

İşte,

Sonu getiremeyenden bir anekdot 😊😊😊



 
Bilgin agah Çevrimdışı
28 Ara 2020
814
600
44
Cinsiyetiniz nedir?
Bay
Bu kullanıcıyla anlaşma yapmak istiyorsanız, engellendiğini lütfen unutmayın.
sonunu getiren varmı arkadaşlar. Agah aga belliki bayağı bir döktürmüş. Döktürenin sexiliğine gurban


Hıdır bey,

Siz, samimiyetinizle "gönül" kazanmış kişisiniz!

Kattığını renk için size her zaman müteşekkirim 🙏

Sevgiyle kalın 😊
 
HIDIRR Çevrimdışı

HIDIRR

El şeyini görmeyen kendi şeyi en büyük sanırmış
19 Tem 2019
1,052
1,684
Cinsiyetiniz nedir?
Bay
Hıdır bey,

Siz, samimiyetinizle "gönül" kazanmış kişisiniz!

Kattığını renk için size her zaman müteşekkirim 🙏

Sevgiyle kalın 😊
Sizden de aynı elektriği aldığım için karşılıklı. Sürçü lisan edersek affola 🙏🙏🙏
 
Bilgin agah Çevrimdışı
28 Ara 2020
814
600
44
Cinsiyetiniz nedir?
Bay
Bu kullanıcıyla anlaşma yapmak istiyorsanız, engellendiğini lütfen unutmayın.
Bilgin agah Çevrimdışı
28 Ara 2020
814
600
44
Cinsiyetiniz nedir?
Bay
Bu kullanıcıyla anlaşma yapmak istiyorsanız, engellendiğini lütfen unutmayın.
Güzel paylaşımınız için teşekkürler.


Teveccühünüz ve nazekatiniz için ben teşekkürlerimi sunuyorum beyefendi..

Daha güzel paylaşımlarda buluşmak dileğiyle...
................ Sevgiyle kalın 🙏
 
Bilgin agah Çevrimdışı
28 Ara 2020
814
600
44
Cinsiyetiniz nedir?
Bay
Bu kullanıcıyla anlaşma yapmak istiyorsanız, engellendiğini lütfen unutmayın.
Wow okurken ben kendime bayıldım gercekten cok güzel bir gece idi.. Mukemmel anlatım için teşekkürler herhalde en güzel referans bu


Senin güzelliğin, asaletin, zarafetin, seksapaliten, bir sayfaya sığmayacağı gibi...
..........Dilin ve alfabenin de ifade gücü sınırlı kılıyor...
......... Senin Kadınlığın

------------Aşkın üstünde!
 
Bilgin agah Çevrimdışı
28 Ara 2020
814
600
44
Cinsiyetiniz nedir?
Bay
Bu kullanıcıyla anlaşma yapmak istiyorsanız, engellendiğini lütfen unutmayın.
Eylül romanından bir alıntı olsa gerek,yukarıdaki satırlar..☺Roman yazdıran kadınlar da varmış demek ki,şiir yazdıranladan başka..
Sevişmenize sağlık🤗




İyi bir romanda yazarın parmak izini bulursunuz!

Dikkatli baktığınızda bu romandaki parmak izinin de @STAREYLÜL'e ait olduğunu göreceksiniz.

Bazı kadınlar, birkaç dizelik şiire sığınmayı yeterli bulurken, Eylül Hanım, yazdığı ve sahneye uyarladığı"Hayat" oyununun "BAŞROL" oyuncusudur!

Beyefendi,

Değerli yorumunuz ve katkınız için çok teşekkürler🙏
 
The Kingslayer Çevrimdışı
30 Eki 2020
164
213
41
Cinsiyetiniz nedir?
Bay
üşüten bir kış günün de içimizi ısıtan ve dahi bazılarımıza ilham olan size teşekkür etmek istedim @Bilgin agah @STAREYLÜL hanımefendi ile iştah kabartan beraberliğiniz beni kendisine daha da yaklaştırdı. Eylül yaşanır anlatılmaz , umarım günahlarımı anlatma sırası bana da gelecek.
 
Bilgin agah Çevrimdışı
28 Ara 2020
814
600
44
Cinsiyetiniz nedir?
Bay
Bu kullanıcıyla anlaşma yapmak istiyorsanız, engellendiğini lütfen unutmayın.
üstadım helal valla bir kadın bir ilişki bir durum bu kadar güzel betimlenip anlatılamazdı.....Ağzına sağlık. Eylül hanımı merakla takip eden biriyim ama sanırım bu yazından sonra koşarak gidip aynı hazzı yaşamak istiyorum..



Samimiyet,

Yüreklerin konuştuğu bir dildir. Çoğunun yüreği yetmez!

Ne mutlu ki, size,

Bu lisanı bilen bir kalbe sahipsiniz!

Teşekkürler,

--------------Yürekli İnsan🙏
 
STAR Çevrimdışı

STAR

Forum Destekçisi
26 May 2020
7,916
21,097
Cinsiyetiniz nedir?
Bayan
üşüten bir kış günün de içimizi ısıtan ve dahi bazılarımıza ilham olan size teşekkür etmek istedim @Bilgin agah @STAREYLÜL hanımefendi ile iştah kabartan beraberliğiniz beni kendisine daha da yaklaştırdı. Eylül yaşanır anlatılmaz , umarım günahlarımı anlatma sırası bana da gelecek.
Cok tesekkur ederm
 
STAR Çevrimdışı

STAR

Forum Destekçisi
26 May 2020
7,916
21,097
Cinsiyetiniz nedir?
Bayan
üstadım helal valla bir kadın bir ilişki bir durum bu kadar güzel betimlenip anlatılamazdı.....Ağzına sağlık. Eylül hanımı merakla takip eden biriyim ama sanırım bu yazından sonra koşarak gidip aynı hazzı yaşamak istiyorum..
🥰
 
Bilgin agah Çevrimdışı
28 Ara 2020
814
600
44
Cinsiyetiniz nedir?
Bay
Bu kullanıcıyla anlaşma yapmak istiyorsanız, engellendiğini lütfen unutmayın.
üşüten bir kış günün de içimizi ısıtan ve dahi bazılarımıza ilham olan size teşekkür etmek istedim @Bilgin agah @STAREYLÜL hanımefendi ile iştah kabartan beraberliğiniz beni kendisine daha da yaklaştırdı. Eylül yaşanır anlatılmaz , umarım günahlarımı anlatma sırası bana da gelecek.



Kimsenin vakti yokken;
........... Durup, ince şeyleri okumaya, anlamaya,

..................Teveccühünüz ve nazik yorumunuzla, bu kış gününde,

KALBİMİZİ bal mumu sıcaklığıyla ısıttınız.

Beyefendi,

Nazik ilginiz için çok teşekkürler 🙏
 
Bilgin agah Çevrimdışı
28 Ara 2020
814
600
44
Cinsiyetiniz nedir?
Bay
Bu kullanıcıyla anlaşma yapmak istiyorsanız, engellendiğini lütfen unutmayın.
STAR Çevrimdışı

STAR

Forum Destekçisi
26 May 2020
7,916
21,097
Cinsiyetiniz nedir?
Bayan
İyi bir romanda yazarın parmak izini bulursunuz!

Dikkatli baktığınızda bu romandaki parmak izinin de @STAREYLÜL'e ait olduğunu göreceksiniz.

Bazı kadınlar, birkaç dizelik şiire sığınmayı yeterli bulurken, Eylül Hanım, yazdığı ve sahneye uyarladığı"Hayat" oyununun "BAŞROL" oyuncusudur!

Beyefendi,

Değerli yorumunuz ve katkınız için çok teşekkürler🙏
Tesekkur ederim 🥰
 
Bilgin agah Çevrimdışı
28 Ara 2020
814
600
44
Cinsiyetiniz nedir?
Bay
Bu kullanıcıyla anlaşma yapmak istiyorsanız, engellendiğini lütfen unutmayın.
ilk sınırsız deneyimim için depara kalkıp geleceğim istanbul'a yaa, çok istiyorum @STAREYLÜL ü, beni de uzaya çıkaracak :love:



Yarın; GEÇ OLMAKLA Meşhurdur!

...........@STAREYLÜL'ü ajandanızda sımsıkı tutmanızı ısrarla tavsiye ediyorum😉
 
Bilgin agah Çevrimdışı
28 Ara 2020
814
600
44
Cinsiyetiniz nedir?
Bay
Bu kullanıcıyla anlaşma yapmak istiyorsanız, engellendiğini lütfen unutmayın.
Yani güçlü kalemlerden, özgün anlatımlardan birçok referans okuduk gördük lâkin, böylesine ilk defa şahit olduk, @STAREYLÜL Hanımefendiyi tanımadan bile insanlarda bir uyanış veya tanıma merakı elbette uyanıyor -kendimden biliyorum- söyleyen Üstad’ı alkışlıyor, söyleteni de tanımak dileğiyle selamlıyorum 👋

Samimiyet,

Yüreklerin konuştuğu bir dildir. Çoğunun yüreği yetmez!

Ne mutlu ki, size,

Bu lisanı bilen bir kalbe sahipsiniz!

Nazik yorumunuz ve teveccühünüz için çok teşekkür ederim, Beyefendi🙏
 
Bilgin agah Çevrimdışı
28 Ara 2020
814
600
44
Cinsiyetiniz nedir?
Bay
Bu kullanıcıyla anlaşma yapmak istiyorsanız, engellendiğini lütfen unutmayın.
Yani güçlü kalemlerden, özgün anlatımlardan birçok referans okuduk gördük lâkin, böylesine ilk defa şahit olduk, @STAREYLÜL Hanımefendiyi tanımadan bile insanlarda bir uyanış veya tanıma merakı elbette uyanıyor -kendimden biliyorum- söyleyen Üstad’ı alkışlıyor, söyleteni de tanımak dileğiyle selamlıyorum 👋


👏👏👏

Bu Alkışlar da..
Bu güzel İnsanın,
Güzel yorumu ve nezaketi için
👏👏👏👏👏👏👏👏👏👏
 
Çevrimdışı
25 Nis 2021
158
220
46
Cinsiyetiniz nedir?
Bay


Bir zarfı açmak kadar kalbi titreten ne olabilir?

Zarf, mahremiyettir mahrem olmasa da satırlar. Bir köşeye çekilinir, yalnız okunur mektuplar.

Ben de...

Boğaza nazır odamda köşeme çekilmiş, gizemli zarfı açmayı, içindeki mektubu okumayı, kurduğum hayali sobelemeyi bekliyordum.

Davetkar hayaliyle hayallerimde kendisini bulduran, buldukça da beni un ufak parçalara savuran buğulu bakışların göz bebeklerime bir şarjör bakış boşaltması çok uzun sürmedi.

Dokunduğu her yaprağı kızartan, bir erkeği en derinden vuran sonbahar kadını Star Eylül, karşımdaydı.

Görsel ipuçları, "saygınlık ayarları" veriyordu havsalama...

Her biri Eros'un cephanesine benzeyen uzun kirpikleri, günah kadar çekici dudakları, aşk ve güzelliğin tanrıçası afet-i mahpeyker'in (Afrodit) vücut bulmuş haliydi kendisi.

Uzak doğu ırkının egzotik çekik gözlerinin, Avrupa ırkının güzelliğinin, Latin ırkının dişiliğinin mükemmel şekilde harmonize olduğu bir kadın olan Star Eylül, hayatının büyük bölümünü Londra ve New York'ta geçirmiş ve her milletten kadın tanımış benim gibi bir müşkülpesent'i dahi ziyadesiyle etkilemişti.

Soyunarak seksi olmayı rafa kaldırmış bir kadındı, Star Eylül.

Adımlarıyla fiziğinde öyle hoş bir ahenk vardı ki; kusursuz kıvrımlarının dalgalandırdığı diri vücudu, arzunun parlayan çekimiyle beni kucaklıyor; ince belini saran elbisesinin ifşa ettiği dik, yuvarlak, yer çekimine meydan okuyan kalçaları ve dolgun göğüsleriyle "gönül çeken" kadınlığın ihtişamını estiriyordu odamızda.

Düşüncesiz bir önyargıya tünerek, sehpaya birçok kadın gibi çantasından birkaç telefon ve sigara paketini çıkarmasını beklemek en büyük yanılgım olmuştu.

Ezberleri bozmuş, üç şey koymuştu sehpaya!

Asalet, zarafet ve zeka.

Vücudundan yayılan afrodizyakla birleşen zarafetinin oluşturduğu enerji, göz kamaştırıcıydı. Asaletiyle beni hemen kavramış, bedenimi sıvazlayan bakışlarıyla kendi oyununun içine kolayca çekmişti.

Şehvetin aynasında kutsal masalımızı aramadan önce dudaklarımız, İngilizlerin "Sherry" olarak isimlendirdiği, İspanyolların olağanüstü şarabı Xeres'i test etti. Ondan alınan yudumlarla damağınızdaki tüm tatlılığın arkasında Akdeniz'i anımsatan tuzluluk hissini, kendisini sere serpe güneşe sunan Hermitage tepelerinin Syrah'sını açarak giderdik.

Eylül gibiydi, Syrah.

Her zaman güzel, seksi, baştan çıkarıcı; sanki ölümsüz....

Her kadehte, damıttığımız yalnızlığımızı çıkardık mahzenlerimizden. Biraz da meze koyduk süzdüğümüz felsefi söylemlerden...

Ve kurduğumuz kallavi masada şiirin dibine daldık...

Eylül,

Edip, dedi; ben, Nazım...

En nihayetinde Attila'da halleşip "toplumcu gerçekçi" yatağımıza "ikinci yeni" adımlarla yol aldık.

Gecenin büyüsü ten arzusu ile yanan iki susuz ruha öylesine dokunmuştu ki, zevke yenik düşmüştü iki beden.

Ve Eylül, her ne kadar yaprakların döküldüğü ay olsa da... Karşı konulamaz med-cezirler başlatıyordu bu ayda...

Ve her dalgasıyla alıp götürüyordu insanı kendi kumsalına...

Hiçbir kurala sığmayan özgür ruhuyla beni de arsızlığın suç ortağı yapmış, azılı iştahıyla yaptığı striptizle de cinsel obezliğin kumsalına sürüklemişti beni.

Notaların halatlarını çözmüş; esrik, çılgın bir melodiyle, gerçek bir "Nü" olmuştu şehvet tuvalinde. Bir kaleme dönüştürdüğü dudakları ve bir deftere dönüştürdüğü görkemli vücuduyla bana duygularımı yazdırmaya hazırdı.

Artık, nefeslerimiz perdelerin arasından sızan mahcup ay ışığı gibiydi; Rüzgar gibi sormadan dokunuyordu bedenlerimize...

Zaman, dilimizin ve dişlerimizin çatışmasına tanıklık ediyor, attığımız tasdikli imzalarla, dillerimizdeki buzları çözüyorduk dudaklarımızın debisinde.

İki kürek kemiği arasında estetik bir kıvrımla beline uzanan omuriliği ve onu kaplayan pürüzsüz teni iç gıcıklıyor; yuvarlak, heybetli Kalçaları ve görkemli Göğüsleriyle porno yıldızlarına adeta nazire yapıyordu, Eylül.

Nazik boynu bir vampiri cezbedecek kadar güzeldi.

Ve benim;

Dudaklarım ve dişlerimle, o güzel gerdanda, o ihtişamlı göğüslerde ve kalçalarda bırakmak istediğim izler vardı.

Dilimle tenini soyuyor, bir avcı iştahıyla dişliyordum etlerini... Uç veriyordu dolgun göğüsleri avuçlarımda.

Her dil darbesinde vücudu daha da yalvarıyor, bedeni yalvardıkça, sürüngen dilim daha da aşağılara inerek gerinen kasıklarında büyüyor, vajinasının iki dudağında dilek tutuyordu.

Ani bir hareketle üzerime çıkıp nabzının gök gürültüsüyle şevke doğru inleyerek kasıklarıma sarkmış; bedenime akıttığı mukavemet edilemez tutkuyla, sünger gibi emerek gök çekimine maruz bırakmıştı organımı...

Birbirize çarpılıp, birbirimize bölünmek üzere vücutlarımız nihayet yağmur gibi düşmüştü birbirine...

Saçlarından sertçe çekerek kucağıma sabitlediğimde iniltili yükselişi binlerce parçaya ayrılan çığlığa dönüştü. Vahşice esir aldığı dudaklarıyla soluğumu emiyor; ateşinde ısıttığı iniltileri kulağıma iterken, bir yorgan gibi örtülüyordu üzerime.

Görkemli, yuvarlak kalçalarını avuçlarken, ütopyamın posterlerini çakıyordum Eylül'ün duvarlarına..

Sarsılan vücudu güçlü soluklarla zirveye tırmanıyordu. Bir elektrik teli gibi dolanan bacaklarıyla vücudundaki zevk titreşimlerini bedenime iletiyor; kenetlenen dudakları her inleyişi ve yalvarışıyla ağzımın içinde yankılanıyordu.

Zirve tırmanışında odanın duvarlarına şarapnel parçası gibi gönderdiği çığlıklar dakikaları başka renklere dönüştürürken, sırtımda bilediği tırnaklarını olanca gücüyle saplıyordu etime...

Ve....

Derin soluklarla sarsılan muhteşem vücudunu kollarıma teslim edercesine bıraktı. Zevk artçılarını terden ıslanan omzuma başını koyarak yatıştırmaya çalışırken; saç dipleri de kucağımda kıvranırken her yeri gibi sırılsıklam olmuştu...

Egzotik gözlerinin kapakları kapalı, günah gibi çekici dudakları kendinden geçmiş, aralıktı. Narin bel kemiğini okşadığımda irkilerek bir iç çekti. Alt dudağını emerek, hafif dişleyince, beli yay gibi kıvrıldı...

Tadını alabilmek için sızlayan dudaklarını tekrar yaladı ve tekrar dudaklarıma kapandı; ancak bu kez daha yumuşaktı.

Dakikalar önce yaşadığımız sevişmenin bedenlerimize verdiği yeni tepkilerle, dokunduğumuz her santimi tekrar arzuluyorduk..

Sevişmek, piyano çalmak gibidir. Önce kurallara göre çalmayı öğrenmeli sonra kuralları unutup tüm hükümleri hükümsüz kılmalı..

Star Eylül gibi..
--------------------- Sınırsız olmalı!

Finalde, muktedir; yuvarlak, enfes kalçalarlardı.

Eylül,

Bir şeytan yumurtası gibi ateş ateş eritti kalçalarının içinde beni...

Duygularımda büyük izler bıraktı.

Ve gerçekten de..

Hayatın "yeniden başlat" butonuydu kendisi.

Zengin fantezi dünyasında yarattığı orgazmik deneyimlerle libido yaylarını çözdüğü gibi...

.................. Gönül yaylarıma da özgürlüğü bahşediyordu!

Tekrar görüşmek üzere dudaklarını önce kalbine değdirip sonra dudaklarıma iliklediğinde fark ettim ki;

Star Eylül,

İştah kabartan; ancak özünü hiçbir erkeğin tadamadığı, kendi kabuğunu sıyırmış, egzotik bir meyveydi.

Bu asil, zarif, bir o kadar da entelektüel First Lady'i uğurlayıp kapıyı kapatırken...

Kulağıma eğilerek,

Aşık ol, dedi Şeytan.

Aşk acıtır, dedim.

Aşk hayattır, diye fısıldadı kulağıma...

Aşk öldürür, dedim.

Aşk gerçektir, diye haykırdı.

Aşk, yalanın ta kendisidir, diye yanıtladım.

Aşk mutluluktur, mutlu olmaktır, dedi bu kez..

Ve ben,

------------------------- ŞEYTANA UYDUM
.
Serde Roman yazarlığı veya merakınız varmı,yoksa bu ilhamin kaynağı StarEylül hanım mı ,vavvvv ki vavvv
 
Çevrimdışı
1 Haz 2020
63
79
38
Cinsiyetiniz nedir?
Bay
Eylül Hanım takibimde.
Üstad roman yazmış. Ve sonuna kadar zevkle okudum. Eylül hanımın zaten dış görünüşü baya cezbediciydi, aynı zamanda iç görünüşü de müthişmiş. En kısa sürede kendisiyle görüşmek üzere.
 
Bilgin agah Çevrimdışı
28 Ara 2020
814
600
44
Cinsiyetiniz nedir?
Bay
Bu kullanıcıyla anlaşma yapmak istiyorsanız, engellendiğini lütfen unutmayın.
Serde Roman yazarlığı veya merakınız varmı,yoksa bu ilhamin kaynağı StarEylül hanım mı ,vavvvv ki vavvv


Eğer bir kadın, yaşattıklarıyla, bir erkeğin kalp atışlarının sürücüsü olmuşsa... O andan itibaren o erkeğin "en soylu düşkünlüğüne" dönüşmüştür artık.

Beyefendi,
Nazik yorumunuz için çok teşekkür ederim. 🙏🙂
 
Çevrimdışı

JOURNAL

Normal Üye
6 May 2021
46
49
46
Cinsiyetiniz nedir?
Bay
Bazı paylaşımlar vardır...
yıllar sonra bile denk gelseniz paylaşımı yapan kişi hakkında görsel ip uçları verir... hatta bazılarında yazı front u bile ele verir kendini :)
aslında eskiden paylaşımların geneli salt iki satır gittim.. gördüm ..yaşadım.. yazmak yerine o ana doğru anlamları katan cümleler ile sanki diğer üyelerin gözünde o anı yaşamaları üzerine kurgu yapılıyordu .. en basit ifade ile rakı balık masasında başlayan bir muhabbetin matrak akıcılığı bazen görüşmenin sexsuel içeriğinden daha çok eğlenceli gelebiliyordu paylaşımı okuyanlara ..

dostum bilmiyorum belki yanılıyorda olabilirim ... ama yapılan eylemi bu kadar sürükleyici anlatan ender yazılardan biri olmuş ..
kelime dağarcığınıza ve klavyenize sağlık :)

Gelelim asıl mevzuya ... eylül ü artık anlatmaya ,yazmaya bile gerek yok ; o yıllardan beri bir star.. bir marka ... belki 10 yıl olmuştur forumdan uzak kalalı ama eylül'ü duyunca bende onu anımsatan yegane şey belki şaka gibi ama hala BAİLEYS :)
 
STAR Çevrimdışı

STAR

Forum Destekçisi
26 May 2020
7,916
21,097
Cinsiyetiniz nedir?
Bayan
Bazı paylaşımlar vardır...
yıllar sonra bile denk gelseniz paylaşımı yapan kişi hakkında görsel ip uçları verir... hatta bazılarında yazı front u bile ele verir kendini :)
aslında eskiden paylaşımların geneli salt iki satır gittim.. gördüm ..yaşadım.. yazmak yerine o ana doğru anlamları katan cümleler ile sanki diğer üyelerin gözünde o anı yaşamaları üzerine kurgu yapılıyordu .. en basit ifade ile rakı balık masasında başlayan bir muhabbetin matrak akıcılığı bazen görüşmenin sexsuel içeriğinden daha çok eğlenceli gelebiliyordu paylaşımı okuyanlara ..

dostum bilmiyorum belki yanılıyorda olabilirim ... ama yapılan eylemi bu kadar sürükleyici anlatan ender yazılardan biri olmuş ..
kelime dağarcığınıza ve klavyenize sağlık :)

Gelelim asıl mevzuya ... eylül ü artık anlatmaya ,yazmaya bile gerek yok ; o yıllardan beri bir star.. bir marka ... belki 10 yıl olmuştur forumdan uzak kalalı ama eylül'ü duyunca bende onu anımsatan yegane şey belki şaka gibi ama hala BAİLEYS :)
Çok teşekkür ederim sanırım eskilerden tanıdık birisiniz merak ettim şimdi 🤭🤭 baileys hala çok severim .
 
Çevrimdışı

JOURNAL

Normal Üye
6 May 2021
46
49
46
Cinsiyetiniz nedir?
Bay
Çok teşekkür ederim sanırım eskilerden tanıdık birisiniz merak ettim şimdi 🤭🤭 baileys hala çok severim .


Aynen sevgili eylül ama şimdi kendimi direkt açık etmiyeyim :) uzunca bir süre forumlarda yoktum daha doğrusu bir dönem yurtdışında yaşadım ve o dönemdeki süreçte forumların devam ettiğinden bile haberim yoktu geçenlerde hasbel kadar bir yerde denk gelene kadar ... seni ve ebruyu burada gördüğüme ayrı bir sevindim :) şu yasaklar bi bitsin mutlaka ziyaretine geleceğim :) tabiki baileys le :) sevgiler ...
 
Bilgin agah Çevrimdışı
28 Ara 2020
814
600
44
Cinsiyetiniz nedir?
Bay
Bu kullanıcıyla anlaşma yapmak istiyorsanız, engellendiğini lütfen unutmayın.
Efsane olmuş eline kolu yüreğine sağlık roman okur gibi okudum

Owwwww
Beyefendi ,
Egomu parlattınız...
Nazik yorumunuz ve Teveccühünüz için çok teşekkür ederim. 🙏



 
Bilgin agah Çevrimdışı
28 Ara 2020
814
600
44
Cinsiyetiniz nedir?
Bay
Bu kullanıcıyla anlaşma yapmak istiyorsanız, engellendiğini lütfen unutmayın.
Bazı paylaşımlar vardır...
yıllar sonra bile denk gelseniz paylaşımı yapan kişi hakkında görsel ip uçları verir... hatta bazılarında yazı front u bile ele verir kendini :)
aslında eskiden paylaşımların geneli salt iki satır gittim.. gördüm ..yaşadım.. yazmak yerine o ana doğru anlamları katan cümleler ile sanki diğer üyelerin gözünde o anı yaşamaları üzerine kurgu yapılıyordu .. en basit ifade ile rakı balık masasında başlayan bir muhabbetin matrak akıcılığı bazen görüşmenin sexsuel içeriğinden daha çok eğlenceli gelebiliyordu paylaşımı okuyanlara ..

dostum bilmiyorum belki yanılıyorda olabilirim ... ama yapılan eylemi bu kadar sürükleyici anlatan ender yazılardan biri olmuş ..
kelime dağarcığınıza ve klavyenize sağlık :)

Gelelim asıl mevzuya ... eylül ü artık anlatmaya ,yazmaya bile gerek yok ; o yıllardan beri bir star.. bir marka ... belki 10 yıl olmuştur forumdan uzak kalalı ama eylül'ü duyunca bende onu anımsatan yegane şey belki şaka gibi ama hala BAİLEYS :)


Nezaket, bir insana verilebilecek en güzel hediyedir...

Muhataba biçilen değerdir.

Ruhu incelten zarif üslubunuz için çok teşekkür ederim Beyefendi.
 
STAR Çevrimdışı

STAR

Forum Destekçisi
26 May 2020
7,916
21,097
Cinsiyetiniz nedir?
Bayan
Aynen sevgili eylül ama şimdi kendimi direkt açık etmiyeyim :) uzunca bir süre forumlarda yoktum daha doğrusu bir dönem yurtdışında yaşadım ve o dönemdeki süreçte forumların devam ettiğinden bile haberim yoktu geçenlerde hasbel kadar bir yerde denk gelene kadar ... seni ve ebruyu burada gördüğüme ayrı bir sevindim :) şu yasaklar bi bitsin mutlaka ziyaretine geleceğim :) tabiki baileys le :) sevgiler ...
Valla merak ettim ama ban gelmiş 😔
 
Bilgin agah Çevrimdışı
28 Ara 2020
814
600
44
Cinsiyetiniz nedir?
Bay
Bu kullanıcıyla anlaşma yapmak istiyorsanız, engellendiğini lütfen unutmayın.
Serde Roman yazarlığı veya merakınız varmı,yoksa bu ilhamin kaynağı StarEylül hanım mı ,vavvvv ki vavvv



İnsanoğlu yıllardır beyni en üstün organ olarak görürdü.

Şimdilerde ise beynin saltanatını sallayacak yeni bir organ keşfedildi.

İsmi Mikrobiyota.

Vücudumuzu paylaştığımız mikroorganizmaların oluşturduğu topluluğun tümüne verilen isimdir mikrobiyota..

Bu organ evleneceğiniz kişiye dahi karar veriyor.

Eğer beyninizle, kalbiniz arasında kalıyorsanız hemen bu organa; diğer bir ifadeyle bağırsaklarınıza başvurun!

Ancak bunu birincil koşulu, iki beyin arasındaki bağlantıyı sağlayan bağırsağı keşfetmek... (Ki, iki beyni birbirine bağlayan bağırsağın keşfi her zaman mümkün olmuyor!)

Beyinler arası bağlantıyı sağlayan bu bağırsaklar aynı zamanda içindeki mikroorganizmalar (Mikrobiyota) vasıtasıyla, duyguların dışa aktarımını da gerçekleştiriyorlar...

Ezcümle...

Ortada nazik iltifatınıza mazhar bir kompozisyon varsa müsebbibi, Eylül Hanım'ın beyninden, benim beynime, mikrobiyota vasıtasıyla aktarılanlardır.

Bu sebeple...

Zat-ı alinizin vasıtasıyla bir kere daha...

Cümlelerin oluşmasına vesile olan, yazıya nitelik katan benim küçük "MİKROP" uma teşekkür ederim.

Unutmadan!



Ne yersek O olduğumuzu da hiçbir zaman unutmayalım Sevgili @Varol26 😉


Katılımınız ve değerli yorumunuz ile yazıya ayrı bir değer kattığınız için de zat-ı alinize çok teşekkür ederim.. 🙏
 
Tüm sayfalar yüklendi.

Forumdan daha fazla yararlanmak için giriş yapın yada üye olun!

Forumdan daha fazla yararlanmak için giriş yapın veya kayıt olun!

Kayıt ol

Forumda bir hesap oluşturmak tamamen ücretsizdir.

Şimdi kayıt ol
Giriş yap

Eğer bir hesabınız var ise lütfen giriş yapın

Giriş yap

Tema düzenleyici

Tema özelletirmeleri

Grafik arka planlar

Granit arka planlar